Site icon Söz Gazetesi

Neslihan Dağlı ile Seçkin Şiirler’de Bircan Çelik

Merhaba sevgili okur,

Bu haftanın şair konuğu sevgili Bircan Çelik 1 Temmuz da Samsun’un Bafra ilçesinde doğdu. İlköğretim ve lise eğitimini Samsun’un Alaçam ilçesinde tamamladı. On Dokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Bölümü’nden (Eğitim Enstitüsü) 1979 yılında ülkenin siyasi çıkmazı nedeniyle ayrılmak zorunda kaldı.

Eskişehir Anadolu Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nde Ön Lisans eğitimini tamamladı. Ankara’da, El Sanatları Tasarım ve Resim Bölümü’nde okudu. Bu alanda eğitimci olarak görev yaptı. Ödül alan birçok yağlı boya resim tablosu bulunmakta.

2003-2007 yılları arasında, Haber gazetesinde, şiir, öykü ve sanatın birçok dalına ait yazıları Bircan Hanım’dan Mektup Var Kültür Sanat köşesinde yayımlandı.

Kurşun Kalem edebiyat dergisinde “Bu Açıdan” köşesinde şiir üzerine inceleme ve deneme yazıları yayımlanıyor.  Edebiyat dergilerinin dosya çalışmalarına editörlük yaparak katkıda bulundu. Türkiye’de “Kadın Şiddet Şiir” ve Türk şiiri üzerine Eskişehir Osmangazi Üniversitesi olmak üzere, çeşitli liselerin, Tüyap Kitap Fuar’larının panel ve sempozyumlarına konuşmacı olarak katıldı.

Şiir, inceleme, deneme, makale, söyleşi ve nadiren öyküleri:

Yasakmeyve, Mühür, Akköy, Hayal, Sincan İstasyonu, Hürriyet Gösteri, Ecinniler, yeni e, Kurşun Kalem, Şiiri Özlüyorum, Şiirden, Şehir, Kurgu Düşün Sanat, Eliz, Patika, Deliler Teknesi, Esinti, Edebiyatist, Edebiyat Nöbeti, Lacivert, Aksi Sanat, Cazkedisi, Uçsuz, vb. edebiyat dergilerinde yayımlandı, yayımlanmaya devam ediyor.

Şiirleriyle; şiir yıllıkları, yurt içi ve yurt dışı olmak üzere şiir antolojilerinde yer aldı.

Şiirleri: Fransızca, Rumence, Hintçe, İngilizce, İtalyanca ve Farsçaya çevrildi. Romanya Uluslararası şiir festivali ve sempozyumuna konuşmacı olarak katıldı.

Ankara’da yaşayan Bircan Çelik’in yazın çalışmalarının yanı sıra kültürel etkinliklere katkı vermeyi sürdürüyor.

Yayımlanmış Kitapları:

Tutkularına Asılarak; Şiir, (Kurgu Kültür Merkezi Yayınları, Ankara, Şubat 2011) Yıldız Evi Yanık Su; Şiir, (Kurgu Kültür Merkezi Yayınları, Ankara, Mart 2012)Geceyi Kırsam; Şiir, (Mühür Kitaplığı, İstanbul, Mart 2014) Şiirin Mor Kanatları; Deneme – İnceleme, (Mühür Kitaplığı, İstanbul, Nisan 2017)

Esmer Nehir; Şiir, (Öteki Yayınevi, İstanbul, Kasım 2018)

Raylar Yeşil İspinoz; Şiir, ( Öteki Yayınevi, Kasım 2020 )

Bircan Çelik

GÖZLERİNİ BENİMLE SİL

kar fırtınası senden önce yakıp yıktı

suyla buluşamayan kollarımı

oymalıydım zamanı, ateşe…

soyunmalı narı dökülen tenha gözlerim

hikâyesini kıvılcımlarla yazmalı dirilişin

öyleyse gözlerini benimle sil

bak bu ada, yamaçlar öbek öbek ten ölüsü, şarkıları

kahırlı, korkunç kamburumla içine düştüm

şimdi ben taşlı tuşlu göğü parlatan ebabiller

şimdi ben gürül gürül dalgalanan akçaağaçlar

şimdi ben dili süt kokan goncalar olmasa

yenilirdim âdemoğullarının kokuşmuş hayatına

duyardın etime vuran dalganın vahşi sesini

belki de kemiklerime kadar yanmış kollarıma sarardın

yemyeşil çayırları

ağırlığından soyunup ateşe

annelerin eteğine işlediği kayıp gözleri gördün mü!

sordun mu ipekböceğine dut yaprağının niye emiyor kanını

ya gezegenlerde tay tay gezen babalar afrika’yı bilirler mi

ah gülüm neden alkışlıyorlar faili belirsiz ölümü!

neden acının tramvayındayız gülüm, dura kalka

daha hünerli gidecek bir yerimiz yok

alkışlama ölümü!

gözlerini benimle sil

cinnet mumu hâlen yanıp söndükçe

su arkını savurup üzdükçe rüzgâr

sürükleniyoruz dağ gibi otoriteye, bilirim

o cellât rüzgâr alçaktan yükseğe bıçak gibi esecek

yokluğunu bilip silecek parmak izimi ve sessizce

taş gibi oturacaksın içime

-her sabah bir bardak suya bal ve limon ekle

ya da bu yarayı ancak sarısabır iyileştirir-

böyle başlar ve böyle biter metalik hikâyeler

bütün bunları demli günahıma say

say gülüm ölüler de okur ateşin hikâyesini

çağır ellerimi kabuğundan derine işlesin ışık

benimle ateşi benimle gözlerini sil

 **

İPEĞİN DÜRTÜSÜ

sırlı saksıya diktiklerinde gül sadece gül değildi

görmediler suyun gözlerini sarındığım bulutları yandığım nâr ile

karaşın dağların güz serinliği sesinde bulduğum kâinat

dalgın bir deniz kıpırtısı tutunduğum elleri

say ki zamana erişedursun ateşten dilim

dudağımda buğusu bu şiirin koynunda uyuyacağım

yaklaşırsa o şerha dağ:

-arka bahçem, erik ekşim

erteli bir deme ilkyaz öncesi çek üstümüze ıpıslak gökyüzünü

şavkısın bu tenin mesut hülyalar olsun canıma belâ

tan bizi doğurana değin gözüm ürkse yeğdir

az buz mu hazzı on sekiz pare

fenadır salkımı çardağa sarınan

ah karaşın!

kim ki üfleyen böyle kim ki efsanenin yediveren gülü

munzur misali aldım nişanı diye

eğ boynunu yeşil beninden öpeyim-

ey ince su!

seyrine doyum olmaz giyindiğim rüzgârlı yıldızlarca

fırdolayı kilitledim bütün kapıları

siyah sözcükleri bırakarak bir boşluğa

yangın yeri gül olsun diye

belâ canıma oğuz tanrı belâ ipeğin dürtüsü

gönlümde yanan nâr ile

**

KAN VE KATRAN

nicedir yorgunuz

günahları tutup elinden gezdirmeli, çayırların

esmer saçlarından varmalı bize

demlemeli serinliğinde arsız ormanı

saymalı, sorup sorgulamalı sevapları

kışkırtmalı mavi güneşi sakıncalı sokağı

sis ırmaklarıyla coşturmalı insan

bakışlarında durmalı ay yağmurlarının 

dinlemeli eski alevlerin efsunlu öyküsünü

 yorgunuz s e v g i l i m

geçip gitmeliyiz sütle çizilen yüzümüzden 

bırakmalıyız rüzgârın gül kirpiklerine biz ki

öpücük ağzından vurduk altın zamanları

vurduk ateşli dalgaları kederli denizin cüzamlı gecesinde

yorulduk taşlar kadar yoruldu pembe cenin

su, nicedir yalnız yıkanıyor esmer nehirde

duy: duy suyun üzgün sesini

evimizin kuşlarını, kırmızı kuşları

kül kanatların acısını gör

hatırla mavi şemsiyeyi çöl yüzünü de sakınma   

bak kahvenin gece gözlerine sus, sessiz bağır, bağır!

istanbul kadar küfür

kan ve katran içtik biz 

Exit mobile version