Site icon Söz Gazetesi

Neslihan Dağlı ile Seçkin Şiirler’de Bülent Güldal

Merhaba sevgili okur,

Bu haftanın şair konuğu sevgili Bülent Güldal 1954 Yılında, Adana`nın Ceyhan İlçesinde doğdu.

Edremit Lisesini bitirdikten sonra, İstanbul İktisadi ve İdari Bilimler Akademisinde yüksek öğrenimini tamamladı. 1973’ten itibaren devlet memuru olarak Edirne, Siirt, Ankara, Kırklareli ve Edremit’te görev yaptı. 1993 yılında emekli oldu.

 Edremit’te yaşayan Bülent Güldal’ın günümüz sanat edebiyat dergilerinde birçok şiir ve yazıları yayımlandı. Bazı şiirleri bestelendi. Yeni Türkü Şiir Yayınları tarafından düzenlenen yarışmada başarı (1987)İbrahim Yıldız Şiir Yarışması’nda  birincilik (1999)Ali Rıza Ertan Şiir Yarışması’nda başarı (2000)

Ş.Avni Ölez Şiir Yarışması’nda birincilik (2007; bu ödül Asım Öztürk ile paylaşılmıştır) ödüllerini aldı.

Türkiye Yazarlar Sendikası (İstanbul), Edebiyatçılar Derneği (Ankara), Besam (Bilim Sanat Eserleri Merkezi, İstanbul) ve Mesam (Müzik Eserleri Sahipleri Meslek Birliği, İstanbul), üyesi olan şair Türkiye Yazarlar Sendikası Edremit Körfezi Temsilcisi aynı zamanda.

KİTAPLARI;

Dördüncü Cemre (1979), Durgun Sis (1984), Sabaha Biriken (1987), Anası Okyanus (1998), Yağmurkuşunun Türküsü (2006), Şiirtüven Sofrası Ezgileri (2011, Ahmet Uysal ve Ahmet Günbaş’la ortak yazılan şiirler), Şakayık Şelalesi (2012), Zambak Kapısı (2017), Şehlâ Menekşe (2020), İçli Bir Türküdür Ömür Güz Dallarının Dilinde ve Şehlâ Menekşe (2020)

BÜLENT GÜLDAL’IN ŞİİR ÜZERİNE DÜŞÜNCELERİ ;

Şiir inceliğin yansımasıdır. İmbikten süzülen duygu ve düşüncelerin, ipince kelimelerle vücut bulmasıdır. Kabalığa yer yoktur bu bahçede. Böylesi şiirlere vücut verebilen şairler de ipincedir; doğayla uyum içerisinde ama yalnızdırlar. Çünkü çok çok azdırlar kaba kalabalığın karşısında.

Şiir de bu yüzden olsa gerek, azınlığa hitap eder ama zaman yürüdükçe hitap ettiği kitle çoğalır. Hani istim arkadan gelir derler ya, sözünü ettiğim şairlerin yazıp söyledikleri  zamanla yerini bulur.

Bu durum sonradan anlaşılmak değildir aslında; şairin yaşadığı ortamın ötesinde olduğunun göstergesidir.

AŞK  AVLUSU

Toprak kirlendi cancağızım

ateş zorluyor külü

Korkuyla kim yaşamış ki

kim tüketmiş ömrünü

duvarlara haykırmadan

Yağmur kirlendi cancağızım

çatırdıyor suyun bendi

Hayra alâmet değil

için için susmalar

pas akıyor sokaklardan

İnsan kirlendi cancağızım

‘hep bana’ dan utanmıyor

İlâhili bir arabesk

avlusunu daraltıyor aşkın

gölge gibi geçiyoruz hayattan

**

ANLAM VE ZAMAN

                                      Vazodaki gülün ömrüne

fistan biçme ey çocuk

sıyrık mı kaldı teninde

günübirlik aşklardan

Başlarken bitiverir

bir tas suyun fırtınası,

uzun bacaklı yollardır

menzile anlam kazandıran

Isırganı gül görür

her göz biraz şaşıdır,

berrak gölde boğulur da

umut arar bataklıktan

Hayıflanıp durursun

kelebeğin ömrüne,

kim sesleniyor dinle

zamanın raflarından

Kaç satırını doldurdun

sana ait defterin?

Kalırsa bir o kalır

kısacık hayatından

Bir yol düşür bakışını

düşlerin çiçek açsın,

türküler dinle ey çocuk

bin yıllık çınarlardan

**

HÜZÜNBAZ

Sirkini kendi yaratan bir cambaz

ölüme davetkâr hayata soğuk

iş olsun diye uyanır her sabah

akarına kapılır kımıltıların

bir oyundur onun için yaşamak

Gergin ipler üzerinde hüzünbaz

güler mi ağlar mı kimseler bilmez

alevden toplarla sevişir usul

gizler sancısını yüzündeki maske

gidişlerin türküsüdür oynamak

Işıktan yelpazeler okşar tenini

alkışlar birikir yorgun ömrüne

aktıkça eksilir eski bir ırmak

yatağını çevirir sonsuz denize

ölüme davetkâr hayata soğuk

şiirini noktalar yaşlı bir cambaz

Exit mobile version