KÜLTÜR SANAT

Neslihan Dağlı ile Seçkin Şiirler’de Elçin Sevgi Suçin

Merhaba sevgili okur,

Bu haftanın şair konuğu sevgili Elçin Sevgi Suçin.

Denizli’de doğan şair Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’ndan mezun oldu. İngiltere’de proje yönetimi üzerine eğitim aldı.

Halen proje uzmanı olarak çalışma hayatına devam etmektedir.

Şiirleri ve yazıları Son Duvar, Varlık, Kitap-lık, Yeni-e, Duvar, Şiirden, Caz Kedisi, Dünyanın Öyküsü, Öykülem, Sincan İstasyonu, Kidonya, Karaköy Mono, Virüs, Sadece Şiir, Papirüs ve Kayıp Kayıt dergilerinde yayınlandı.

Uluslararası Eskişehir Şiir Buluşması, İstanbul Şiir ve Edebiyat Festivali, Zeytinburnu Öykü Festivali, İzmir Edebiyat Festivali, UNESCO Dünya Şiir Günü’ne davet edildi.

Bazı şiirleri İngilizce, Almanca ve Arapçaya çevrildi.

Yayınlanmış eserleri:

Aşktan ve Savaştan Başka Nedir ki Hatırlanan? (Şiir, 2015)

Büyüklere Şiirler Büyüleyen Hayatlar (Şiir, 2012).

 Kıymetli şairim sevgili Elçin Sevgi Suçin’i şiirlerindeki zarafetle uğurluyor ve daimi başarılar diliyorum.

Haftaya buluşuncaya değin hoşlukla, güzellikle, sevgiyle kalın…

DERİN ÇIPLAKLIK

 içimin pencereleri var benim

içimin dışa açılan pencereleri

benden başka herkesin beni gördüğü

ve içimde çırçıplağım ben

kendimi hiçbir yere saklayamam

bütün erkekler bütün kadınlar beni görür

beni bilir beni söyler beni tanımlar

– da bir tek ben, bilemem kendimi!

sözlerim birer çan taşırlar boyunlarında

ilk başkaları duyar. kadınlar. erkekler. çocuklar

ben duyamam. çanlar bir tek benim için, çalmazlar

beni yalnız beni sessiz beni habersiz bırakırlar benden

sesimde çırçıplağım ben. sözümde, bir kadının

en ayıp yeri gibi. sus, derler onlar bana

ya da şöyle şöyle şöyle yap sesini. sözünü

ölç biç. parmaklarımız ki ölçüdür sana. parmaklarımız

uzun, kaim dikitler gibi. ölçerim. biçerim. dikerim

de, yine de uymaz. sığmaz sesim hiçbir yere

duvarlar, derler bana.

duvarlar senin için ne güzel elbise

sonra delikler açarlar duvarlara. tanrı’nın görmediği

yere git der bazıları. öyle ki o bile ayıp sana. gözlerim büyür

gözlerim, içime içime açılan obruklar gibi. çıplaklık derinleşir

içime içime çöker dışımın duvarları. dünya içime çöker

senin yüzünden, der içlerinden biri

yeterince iyi saklanamadın tanrıdan ve bizim

gözlerimizden. parmaklar uzar. parmaklar kalınlaşır.

parmaklar, bir adamın

sakalı gibi ağır ve karanlık, diri bir ölüme gömerler beni

yeşereceğim biliyorum, derim ben. yeşereceğim

ve kırlangıçlar yumurtlayacak mürekkepli parmaklarımın

çukurlarına. kıpırdanır furuğ. pençereyi açar

ve bir bahçeyi iner ağır ağır. buluşur ellerimiz

ellerimiz, karla kaplı ormanların ince patikalarında

yeni bir yarın yeşertirler soğuk mevsimin başlangıcında.

**

GUERNİCA

bir beyazlığı paylaştık seninle kapı

aralıklarında dün. kalp paleti kırmızıydı

dilin ince narında fırçalar sabırsız

gökkuşağı olabilirdik yağmur yağsaydı eğer

göğsümde açan nergisim soldu

oysa kalbin su dolu

kalbin solgun nergislerin kırmızı çinili vazosu

iki nefes arasında bunca uzaklık

iki nefes arasında bir güvercinin titreşen kanatları

beni bir dağdan doğurmuş tanrı

beni sisifos’un adımlarıyla pekişmiş bir dağdan

bu yüzden dağılmadım bu yüzden nefesin akşam yeli

gibi tenimin vadilerinde şarkılar mırıldanırken

ah yuvarlandığım yeter. ah bir mesafeyi tekrarlayan

kuyruğu ağzında yokuşlu yollarda hep aynı renk

kaburgalarımı söktüm. ve bağladım bedenimi

olimpos’un sağır kayalarına. kartalım nerede?

            ben’i bir ayna gibi kuşatan bu zamanı kırmalı

kendimi besleyemedim. kendimi bütün nergislerin

susuz kaldığı çok sesli çöllerde. iyi bir adak değildim

kapılardan çevrildim. yalnız bekledim havva’nın bereketli

rahminde. bir kabil’e sahip olmadım. gece kuzgun perdeler

ve poe. bir kedinin kör dişleri arasında sıkıştım kaldım

ayaklarımı bir çöle uzattım. kumu parlattım

ve sarı bir nilüfer oldum kendime iki nefes arası

öyle yalnızdım. öyle havva elması başında uyurken tanrı

bu kırmızı paleti göğsümde böyle çoğalttım

fakat yağmadı yağmur. gökkuşağım ağzımda.

bir guernica tablosunda sıkıştım kaldım.

**

BENİ GÜZEL UĞURLA

bizim bütün telaşımız

güzel bir gidiş içindir

sevmemiz ölmemiz gülmemiz

açılmamız yaprak yaprak kırmızı gül

güzel olsun diyedir el sallayışımız

yiterken ufukta beyaz yelkenli

sen ey benim telaşım

            beni güzel uğurla.

Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
error: Uyarı: Korumalı içerik !!

Reklam Engelleyici Algılandı

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için lütfen reklam engelleyicinizi kapatınız.