Merhaba sevgili okur,
Bu haftanın şair konuğu sevgili Hilmi Haşal 1954 yılında Bulgaristan’ın Kırcali ili, Eğridere (Ardino) ilçesi, Aşağı Tozçalı (Dolno Prahovo) -Haşallar- köyünde doğdu. 1973 yazında ailesiyle birlikte ‘Serbest Göçmen’ olarak Türkiye’ye geldi. Bursa’ya yerleştiler. Bursa’da çıkan: Biçem (1992-1993) 12 sayı, Yeni Biçem (1993-199) 72 sayı, Akatalpa (2000-2009) (108. sayıya dek) dergilerinin danışma, yönetim ve yayın kurullarında bulundu.
2009 başında ilk sayısı çıkan, aylık eliz edebiyat dergisinin sahibi, sorumlusu ve yayın yönetmenidir. Dergi, 14. yılındadır ve 158. Sayısına ulaşmıştır. Ayrıca, ilk sayısı (Ocak-Şubat) 2010’da çıkan iki aylık ‘Edebiyat-Kültür-Sanat’ dergisi çinikitap’ın yayın kurulundadır. Dergi 12. yılında ve 70. sayı ile yoluna devam etmektedir.
Edebiyatçılar Derneği, Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS), Dil Derneği, PEN Türkiye Derneği ve Bursa Yazın Sanat Derneği (BUYAZ) üyesidir. Basılı ve elektronik (sanal) edebiyat-sanat dergilerinde yazmayı sürdürüyor.
Şiir kitapları:
Denge/Sizler Adına (1991) Elektronik Yalnızlıklar (1992)
Yol Boyu Notları (1993) ORSEV 1994 Vedat Güler Şiir Ödülü – Mansiyon /
Kozmik Aşk Suçu (1995) Venüs’le Aşk (1997) Son Siren Kuşu (2000) 1993 Altın Koza Şiir Ödülü, Behçet
Aysan’ı Anma Ödülü Dağınık Düş Sepetleri (2001) Yanık Söz (2002) Yaralı Gümüş (2004) Hercai İnci (2011) Mercek Molası-Fotoğraf Okumaları (2011) (Fotoğraflar: Halûk Uygur) Ada Yamacında Yedi Kovan (2012) Ezel Eskizleri (2013) Kalbimin Başkenti (2015) Balkanlı Bulut (2018) Teneke Yazı (2019) Gerisayım Çiçeği (2020) Çilli Kadraj (2021)
Deneme-inceleme kitapları:
Şiir Seddinde Kronos (2004) Şiirin Lav İzleri (2006) Halim Hayal Gibi (2013)
GÖRDÜĞÜM: KÖRDÜĞÜM
Göğün altında ne var; gölgelerin kalbi mi?
kan(a)dığınca iyi gören, sıcak kalbi kadar
bir ada değil mi an, gönlünde fer taşıyana
yaşamak başı-sonu belirsiz, hoşu belirsiz
boşu belirsiz oylumda, geldin-kaldın hadi
.
ne anladın demez mi her mevsim diğerine
aşk bir hapşırıktır aslında, önlenemez an
engellenemez, başa geldi mi örseler kalbi
öldüm sanır kişi, dünya bitmemiştir ama
hâlâ yaşamak şaşırmakmış denir; rastlantı
bağışı aşk ki kaçınılmaz yalnızlığa geçiş
.
boşu belirsiz oylumda, gelen-gider yasası
gelen zaman-giden zaman deryası arşa
köprü imiş, yazısı iyinin de kötünün de
çirkef yazısı; pasın da küfün de perçini
kalleş yazısı; sevgi yenilmek mi kişiye
nefret kazanında, çeperi sonlara lehimli
hesapsız, doğdun-doydun- erdin demez
.
övündün, eskidin-göverdin, oldun-öldün
göğün altında zerre iken, toprak bağrına
zebani ruhunu götüremez hiçbir yansıma
zıbın-kefen seyrinin sonu:
iki metre bez, iki metre tahta, yeraltı ili
üstü toprak
üstü birkaç çiçek, birkaç yaprak
ve böcekler; solucanlar, karıncalar şefkatli
**
.
YARASA BAKIŞI
1/
İnsan kendini yazarmış önce; çiledeyken
hele tökezlediğinde, tutunulacak kök için
ya da çarptığında; yavaşlayabilmek belki
düşeceği kitap ırmağına işaret, buğu, nem
işbu çölde okuyan bulunur mu acaba diye
düşüncesi yumuşayabilsin diye yastığında
o yastık ki diken; insan kendini yazarmış
-yazadursunbağrındaki sarnıç ne olacak(?) diye
kururken, yitik sularını düşünmez mi insan
sırlarını ararken biteviye, son yatağında
yarasını sıkan nar boncuk, ur ile sararmış
-saradursun-
.
2/
insan kendi kahrına varırmış, önünde-sonunda
kendi kozasını örermiş, eninde-boyunda ilmek
koronavirüs geldi, o söyledi; nefes “an”mış
ciğeri saran, kalbi kafesleyen taç boncuğuyla
insan, ruhunu kazarmış, “örümcek ağı” tanık
nabız da “an”lıkmış ki kendi tahtına varırmış
-varadursun
.
3/
insan, kumrulara, kırlangıçlara yazarmış günü
kanmaz yağmura, taşların uyanık bakışına
nasılsa telaşın tadıyla sürtünerek göğe basamak
kanattığı zaman hayal kâbusu çil denizinde
yüksek alçağa, varlık yokluğa akarmış
arsız “Covid-19” yapışkanı kalp dehlizinde kene
yaşam sınavı o saydam köprü, akar ölüm bağına…
-akadursun-
.
4/
insan duvarlarına bakarken dua ile yaşarmış
yoluna lehimli davasını yazarmış; zor veda
yarına yön çok, surda tek kendine
bumerang kinden ok imiş vicdan evine
soytarı, sığındığı sofrada konuk, yaşarmış
şaşırmış elleriyle elbette saf ada; gökte taş
kartalların avcı kanatlarında hırçın rüzgâr
güdümünü üfler, on dört gün yetmez zihne
çözemez hiçbir şiir virüs kör-düğümünü
müzmin boşluğu balıkçıl köpüğe kucak
martılar gıptayla bakarmış; tırıs denize
-bakadursun
.
5/
insan, yitik haz yıllarını düşünemezmiş
naçar “ana” evladı, “baba” kalkanına küs
ömür mizanından kopmaz hiçbir bellek
insan sarsılır, dönüp bakamazmış hasarına
hasat nerede “bıldır yağan kar nerede?”
geçmiş kitaplar sonrası, salgın da yağarmış
maske-mesafe-mesken oysa düne yağar
ağaran bugün şefkatinde anlam
-yağadursun-
.
6/
insan, bina camlarına, yangına yazarmış
güneş gelir-gider alazdan ise dökülünce
ne olacak pandemi(?) kör ecel değirmeni
fırdöndü pervaneye tapar cahil kalabalık
göremez böğründeki pençeyi, borsa oku o
akis bulutları öğütür süzemez mavi tente
kanatlı-giller bitek yağmaları düşünmez
nadas bilir dünü toprakta pullu solucan
ıslanmış yolları geçemez ırgat karınca
tutamaz kahverengi adımlarını ağır abi
yeşil tosbağa, bilmeden gider gittiğini
cani grafikler yükselirken tanrıya
-gidedursun-
.
7/
İnsan kendi taşını yontarmış, tozuna köle
her ölümlü kendi iksir kitabını yazarmış
kendi kitabını kutsar herkes ayna aciz elle
geçişti mi sessiz kavşaklardan rastlantıyla
sıkışmış metal hıncı yaralı sözlerde çığır
saklarmış hazan anıları, yarada kabuk
ruhta ve tende çelenk tacı; “Covit-19”
yarasa gözleri belirsizliğe nöbetçi daima
soğuk hançer bakışla, siyah ışığı beklermiş
kalemini yontan gece endişesini aşar da…
-aşadursun
**
.
DİLSİZ ŞİİR
sessizliğin keşfine çıkmıştım;
bir ırmak akıyordu…
konuştum kuşkuyu ve suça bulandım söz’le
çünkü kav tutkuyla geçmiştim kendimden
(tutku öz’dür, toz’dur bazı hallerde…)
öteki fer’e ulaştığımı sanmıştım, közde
gömülüydü ‘nebi’ yanım; “söz yanılgıdır”
dediğimde korkuyla, lavdan bir ırmak
akıyordu, yanılgım öyle akıyordu…
.
ben : “artık hiç seçim yapmıyorum