Merhaba sevgili okur,
Bu haftanın şair konuğu sevgili Hüseyin Gök 02 kasım 1960 yılında Kahramanmaraş’ın Andırın ilçesi Gökahmetli köyünde doğdu. İlkokulu köyünde, ortaokulu Osmaniye-Kadirli’de ve liseyi Adana’da okudu. Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesinden 1987 yılında mezun oldu.
1997 yılında KSÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Tarla Bitkileri Anabilim Dalında Yüksek Lisansını tamamladı. Kahramanmaraş İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünde şube müdürü ve ziraat mühendisi olarak görev yaptı.
Şiirleri ve yazıları; Edebiyat Ortamı, Yeni Edebiyat Yaprağı, Temmuz, Dergah, BirNokta-İstanbul, Ayna İnsan, Usare, Alkış, Güneysu ve Yitiksöz dergilerinde yayımlanmıştır. Şiirlerinin ilk yayımlandığı dönemde ve Dergah dergisi yazısında H. Hüseyin Göksel müstearını kullandı.
Sabır Atları, şairin ilk kitabı olup Ankara’da bulunan Edebiyat Ortamı Yayınlarınca 2017 yılında basımı yapılmıştır. Evli ve üç kız babasıdır.
HÜSEYİN GÖK’ÜN ŞAİR VE ŞİİR ÜZERİNE DÜŞÜNCELERİ;
Şair; içine doğduğu toplumun, çevrenin, tarihin, kültürün, medeniyetin dilini kullanır. Zamanla ve bilgi, birikim, donanım, emekle bunu ne kadar ileri seviyelere çıkarabilirse, o kadar dile, dilin inceliklerine hakim olur ve söyleyişi anlamlı, düzeyli, etkileyici, tetikleyici, sarsıcı, çarpıcı, kalıcı olur. Şair her şeyden önce, duygu ve düşüncelerini en iyi, güzel şekilde ifade edebilen bir yazın insanıdır. Dilinin inceliklerini en ince ayrıntısına kadar bilmeli ve ana sütü gibi ak, temiz kabul ettiği dilinin üzerine hürmetle titremelidir.
Her nereden gelirse gelsin yabancı dillerin olumsuz etkisinden bir denge içerisinde korunma yollarını bilmelidir. Şair, ülkesi geleneksel edebi kaynaklarından haberdar olup beslendiği gibi dünya edebi eserlerden, akımlardan da ilgi bilgisi olup takiple istifade edebilmelidir. Ürünlerinde evrensele ulaşmanın yolunun, pergel metaforunda olduğu üzere yerel kültürden, kendi öz kaynaklarından hareketle dışa doğru olması gerektiğinin bilincinde olmalıdır.
Şair kelime avcısı, kelime işçisidir. Büyülü dünyasını kelimelerle kurar bir sığınak olarak. Kalesidir o, onun artık. Teori ve pratik insanıdır. Uzleti olduğu gibi, meydanlara ayarlıdır nabzı. Şiiri en büyük eylemidir şairin. Toplumun, hayatın içinde yer alır daim. Duyargaları açıktır her yöne, önsezileri güçlüdür. Toplumunun değerleri kültürüyle barışıktır, toplumun vicdanıdır da. Hakla ve halkla beraberdir ve hak ve hukuk şaşmaz istikametidir. İnanç, umut, alın teri, eylem, sevgi ve aşk temel dinamiğidir şairin ve şiirlerinin başat kelime kavramlarını oluşturur. Umut hep yükseklerdedir ve hep ileridedir. Şair, duygu düşünce eylem insanıdır.
Şiirlerini, ipekböceğinin kozasını ördüğü gibi sabır, metanet, özveriyle örer ve hedefine çabalar. Bütün şiirlerindeki canhıraş çabası, o özgün tek bir mısraını bulmaya, söylemeye kadardır, kendisini var kılacak. Varlık, varoluşun ontolojik arayış sancısının bir dışavurum tezahürü olarak da görebiliriz şairlik hallerini aslında. Şair yaralıdır, yalnızdır, yabancıdır, kocaman bir yüreği vardır sevgi ve aşk taşıyan, hüzünlüdür de. Sevgisi kadar öfke de taşır yüreğinde, tüm kötü gidişlere inat. Sevgisi yeri göğü sarar ve gökkuşağı olarak düşer gönüllere.
Şiir ise; sanatsal üretim içerisinde en zirvede olandır. Duygu düşünce ve duyarlılıkların en üst perdeden dile getirilebilme uğraşıdır. Bir şeyi şiirsel dille söylerken, en aza indirgeme, susmaya yakın bir tartı ölçü ile kelimelerin darasını alabilme maharetidir. Has şiirin ortaya çıkışında, alanıyla ilgili bilgi, birikim, entelektüel donanım, yetenek, çok çalışmak, çok okumak, zeka düzeyi, geleneksel şiir akımlarından haberdar olmak, çağının ruhunu iyi okuyabilmek, edebi bir muhitte bulunmak vs etkili olmaktadır.
Günümüz hakim şiir yazımı, ikinci yeni akımı üzerinden canlı bir şekilde ilerlemesini sürdüren serbest yazım şeklinde olan şiirdir. Bu akımın yakın geçmiş ve günümüzde iz bırakan öncü ve büyük şairleri ilgiyle takip edilmekte, okunmakta ve halen varlığını korumaktadır. Şiir, bir duygu düşünce duyarlılık emek özveri işidir. Büyük bedel ister, ortak kabul etmez. Kendini ne kadar verirsen, o kadar verir ancak. Malını canını zamanını her şeyini şiire feda edebilmelisin.
Bu varsa gerçek şiir olur, yoksa kalıcı olmaz, eğlenceye dönüşür. Gerçek şiirin yolu ‘ateş yolu’dur, sarptır, yokuştur, nefesi keser. Şiiri hayatı, hayatı şiir olmalıdır şairin. Şiiri bir yaşam tarzına dönüşmelidir. Şiir; incelik, hassasiyet, fark etme, yol yolcu olma, insan olma yolunda ilerleme, aykırılık, isyan, kabına sığmama, heyecan, coşku halidir. Şiir; bir dua arayış adanış, bir çığlık, sayha, avaz, kalp gönül işi, sonsuzluk, sınırsızlık, görünenden ziyade öteleri arama işidir. Şiir, bir gurbete düşme, yaralanma, hasret, sıla özleminin en üst düzeyde terennümü, kelimelerin kifayetsiz kalması, sevenin sevdiğinden ayrı düşmesidir de. Şiir, sevgidir, aşktır, o yolda olmadır. ‘Bilmeyen ne bilsin bizi, bilenlere selam olsun.’
CAM KIRIĞI MEVSİMLER
hüzünler ki
kuşatılmışız dört bir yandan
sarılmışız çepeçevre
.
ayva sarı nar kırmızı
boyanmış rengâhenk
gönlümüz
tınısı her yerde
kaplamış ruhumuzu
.
bir esrik hava
döner başımızda
.
gökyüzünde arıcık kuşları
ve şarkıları
döndürür başımızı
.
göçeğen kuşlara takılır
yol alırız diyar diyar
saklı düşler içimizde
.
ayazı içimizde tüten
cam kırığı
mevsimlerdeyiz artık
**
.
KIŞ VE SERÇE
kış ve serçe
sırça köşkünde
işte
yüreğimizin
.
şakıyarak söylerler
sonsuzluk şarkılarını
biteviye
aşkla
.
duldasında saklı
yaşamın
kerpiç evlerinde
ihtiyar metruk
.
bir kuş kıyısı
yüreğim
saklı tutar yitiğini
mavi göğünde..
**
.
GÖKYÜZÜ YÜREĞİM
ağar üzerimize gece
bir tül gibi
seher ışıltısını
arar gözlerimiz müteyakkız
.
hep aynı
tüm başlangıçlar
aynı döngüye akıyor
tüm sevmelerimiz
.
kuytusunda içimizin
saklı durur hep
bir mavi gök
bize bizden yakın
.
yüreğim avucumda
koşuyorum sana sende
bir avuç gökyüzü
şimdi yüreğim