Site icon Söz Gazetesi

Neslihan Dağlı ile Seçkin Şiirler’de Mehmet Binboğa

Merhaba sevgili okur,

Bu haftanın şair konuğu çok yönlü bir sanatçı olan sevgili Mehmet Binboğa, 1963 yılında Kahramanmaraş / Afşin’de doğdu. Dedesi yörenin  tanınmış  Millî  Mücadele kahramanlarından Dirgen Ali, babaannesi Ozan Dirgen Hatça (Haççe), babası yörenin ozanlarından  Dirgen  İsa  Binboğa (Dirgenoğlu)’dır.

İlk ve ortaöğrenimini memleketi Afşin’de, yükseköğrenimini Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde tamamladı.

Edebî çalışmalarının yanı sıra, Türk halk müziği ve sanat musikisi alanlarında hem saz, hem de ses çalışmaları da yapan Mehmet Binboğa ortaokul ve lise yıllarında yörenin âşıklarının deyişlerini, tanınmış halk ozanların türkülerini çalıp söylemiş.

(Çocukken, Mahzuni Şerif’in karşısında bağlama çalıp türkü söylemesiyle de pek övünür hocamız.)  Edebiyat fakültesine gidip modern şiirle tanışınca serbest şiirler yazmış.

Mehmet Binboğa’nın şiir macerası birçok şair gibi çocukluğunda başlamış. Yöresel ozan olan babası Âşık Dirgen İsa’nın çırağı olarak başlayan bu macera, ondan öğrendiği türküleri, Afşar ağıtlarını, destanları okuyarak devam etmiş.

Yurdun değişik yörelerinde edebiyat öğretmeni olarak görev yapan yazar, evli ve iki kız çocuğu babasıdır. Yaşamını Eskişehir’ de ( Eskişiir ) sürdürmektedir.

MEHMET BİNBOĞA’NIN ŞİİR VE YAZILARI;

Akatalpa, Adalya, Kurşun Kalem, Kasabadan Esinti, Şehir, Berfin Bahar, Edebiyat Nöbeti, Nif Sanat, Edebiyat Otağı, Tmolos, Üvercinka, Alkış, Yarpuz, Kültür Çağlayanı,Karahindiba, Yaşam Sanat, Sarmal Çevrim, Değirmen, Kün, Edebiyat Otağı… gibi dergilerde yayımlanmıştır.

                1990 Yılında “Bakırköy’de İnecek Var” adlı tiyatro oyununu yazıp yönetmen ve oyuncu olarak sahneye koydu.

                “YASENYA” adlı şiir kitabını 2016’da yayımladı.  2018 yılında “Dirgen Ali Ağıtları” adlı uluslararası makalede, akademisyen Seher Atmaca’nın çalışmalarına kaynak kişi olarak katkıda bulundu.

                2020 yılı eylül ayında ilk romanı olan EFELYA Mühür Yayınlarından çıktı. Kitap çok kısa bir zamanda büyük ilgi gördü ve filme alınması için yönetmenlerle görüşmeler devam etmektedir.

                2021 Yılında yazar Sadık Aslan’ın kaleme aldığı  “Bu Dünyadan Mahzuni Geçti” adlı kitaba yazılarıyla katkıda bulundu.

                Edebiyatist dergisinin yayımladığı 2020 Şiir Yıllığına bir şiiri seçildi.

                Yazarın basıma hazır bir roman, iki öykü, iki şiir ve bir deneme dosyasının yanında, “Şair ve Yazarların El Kitabı” adında bir çalışması da yazım aşamasındadır.

                Yazar halen, “DİRGEN ALİ EFSANESİ” adıyla, Kahramanmaraş Kuvayımilliye reislerinden dedesi Dirgen Ali Ağa’nın hayatını anlatan bir biyografik roman üzerinde çalışmaktadır.

MEHMET BİNBOĞA’NIN ŞİİR ÜZERİNE DÜŞÜNCELERİ;

Ah şiir… Sen ne ele avuca sığmaz bir kuşsun böyle? Onlarca roman da yazsak, sendeki o büyüyü yansıtamıyoruz okura…

Yüzlerce yıldır binlerce tanımı yapılmış şiirin. Şiir bir hâldir bana göre… Kısacık bir anın, bir hatıranın, görüntünün, sesin ya da kokunun çağrışımıyla uzak iklimlerde yeni bir hayat arar gibi; ışıltılı sözcüklerle, taze ve özgün imgelerle o adsız coğrafyalara kanatlandığım bir yolculuktur.

Sanatların en hası, en fırlaması, en ele avuca sığmazıdır. Çünkü şiir, başka hiçbir sanatta bulunmayan bir özellik olarak tüketicisiyle her gün, her an yeniden yaratılan bir dil senfonisidir.

Aynı zamanda şiir, anlaşılmak için değil hissedilmek için yazılır. Hatta Haşim’in deyişiyle “ şiirde anlam aramak, eti için bülbülü öldürmeye benzer.” görüşünü önemserim ama anlam derinliği olmayan bir şiir yazmak da zaman israfıdır bana göre…

Tüm sanatların toplamını bir futbol takımı oyuncularına benzetirsek şiir bu takımın tartışmasız golcüsüdür. Zira sözün kudreti, hiçbir yazınsal türde şiirde olduğu kadar etkili hissedilmez, çünkü şiir anlatmaz, duyumsatır.

Diğer yazınsal türlere yeterli olabilen dil, şiire kâfi gelmez. Bu, meramı gerçek anlamda anlatabilme yoksunluğu, şairi “imge ve metafor” dilini yaratmaya zorlamıştır.

Benim şiirim, Ahmed Haşim, Yahya Kemal, Nâzım Hikmet, Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Muhip Dıranas, Attila İlhan ve Hilmi Yavuz’un da dahil olduğunu düşündüğüm “Öz şiir akımı”na yakındır daha çok.

Yani, şiirde mısrayı önceleyen, sese ve ahenge önem veren şairlerdir ruh akrabalarım. Gerçi sonradan “İkinci Yeni” ve “Toplumcu Gerçekçi” şairlerden de etkilendiysem de çocukluğumdan getirdiğim türkülerin ahenginden, lirik söyleyişten bir türlü kurtulamadım.

Yani, Binboğa’nın salt şiirlerinde değil, düzyazılarında da bu melodik sesler hissedilir hep. Belki de bu yüzden son dönem şiirlerindeki tatsız tuzsuz kılçıklı dile ve nesne temalarına ısınamadım. Ben “Olvido” gibi lirik, “Üvercinka” gibi taze, “Göğe bakma durağı” gibi özgün, “Mor külhani” gibi aykırı bir şiirin peşindeyim. Şiir değişiyor evet ama ben bu tür şiirleri seviyorum.

ŞİİR ATI

ben böyle eksik bir hüzün

inceldiği yerden kopsunlu bir hayatın ince yerinde

bir ispinozun, onu da tanımam ya,

evet diyelim ki bir ispinozun sol kanadında

eğreti bir uğur böceğiydim

göklerden düşmeden önce

eşikte ekmek kırıntısı gibi

kaldım bismillah…

.

oğrun kocamış bir çocuktum ben böyle

söndü içimdeki aydınlık şehir

biraz kavga biraz geçim derdiyle

dikenler kavradı elim kalemden önce

geçip gitti ömrün şen kervanları

nazenin bir gül peşinde…

karangu bir gecenin alacasında bir gün

eyitti babam:

oğul oğul sevmezse yürek

yüz gram ettir unutma

gir yaz bahçelerine divanın

sev yaz, sev yaz, sevi yaz…

.

sonra ürkmüştü atı

devamını getiremedi

işte o günden beri

yani afşar babamın

gümüş eyerli, alev yeleli, eşkini yürüyen atı

gördüğü ilk karaltıyı sevgili bilip

rüzgâr ekip fırtına bıraktığında geride

düşündüm

şiir de bir yılkı mıdır ele avuca sığmayan…

.

atım ürktü

yaya kaldım babam gibi

çok ırladım gidenlerin ardından

ömrüm yazdığımı silmekle geçti

dönmedi o pegasus hiç dönmedi…

**

UMUT

bana umuttan söz et sevgilim

cıvıltılı şarkılardan efelya

ebemkuşaklarından, fesleğenlerden

umut gökçe bir kuş mudur

kaf dağının ardında

gel bir hayal kuralım vatana dair

düşleri de tutuklamazlar ya…

.

bana umuttan söz et sevgilim

kara bulutlar çekilsin göğümüzden artık

toprağımız doydu sağanaklara

bir ilkyaz kıpırtısı başlasın tomurcukta

bir özgürlük şarkısı dökülsün dudaklardan

yosunlar giyinen kayaların dibinde

bir devrim çiçeği açsın usulca…

.

bana umuttan söz et sevgilim

o sonsuz mavilikten asî kuşlardan

gülerken menevişlenen yüzünden söz et

bir aşk cumhuriyeti kuralım anadolu’ya

genç ölümleri yasaklayalım ilkten

gençlik sevilmek içindir di mi ya…

.

bana umuttan söz et sevgilim

o büyülü süremlerden

henüz paydos demeden çılgınlıklara

inceliklerden söz et güneşli günlerden

vazgeçmek yok, söz vermiştik nâzım’a

santim santim tükensek de sonunda

“süreceğiz motorları maviliklere…”

**

GECE ÇİÇEĞİ…

ah

ben seni

leylaklar açarken sevdimdi

papatyalar gülümserken baharla

ah benim onulmazım, gece çiçeğim

şiir gülüm, yeşil dünyam, sevgilim

kalp kıran, yürek sökenim

dokunulmadık, duyulmadık

hangi söz geri getirir seni

gitti gider can kuşum

iyi mi…

.

yoksun artık

öksüz kaldı göynük şarkılar, köz şiirler

kadife türkülerde fesleğen kuşları lal

soldu peygamber çiçekleri apansız

yaralıdır tüm sevenlerin şimdi

gözlerin ki iki yeşil uçurum

derinleşmiştir artık alnındaki patikalar

saçların bir tutam çiğdem serini…

.

ve ben

imgelem kumaşı yırtık

yalın ayak bir abdalım yollarda

gecelerde bir cehennem karanlık

hüzzam, hicaz şarkılar kulaklarımda

ufkumuzda bir namussuz ayrılık

nerden baksan onulmaz bir haldeyiz

ah gözlerin ne kadar da derindi…

.

çaldı işte

son kampanaları akşam trenlerinin

gözlerimde bir tebernuş uykusu

bakarım bakarım görünmez sülietin

yol uzun, yol çamur, yol ıssız korkulu

söyle hangi tanrının gazabıdır bu

hangi hayın aşığının bedduasıdır

o yılgın bakışlardaki hüzün

yüzündeki çılgın tipi…

.

herkes gitti

bir ben kalmışım orta yerde böyle

sevdalara yetişemeyen perişan şair

avcumda bayram harçlığı kör topal birkaç şiir

tüm servetim bu, kotarır mı aşkı söyle

ah… sen yoksun, öyle yoksun, uzun yoksun

hangi karanlıktan geçsem

dilimde ıslık oluyorsun…

Exit mobile version