Merhaba Okur,
Bu haftanın şair konuğu sevgili Meral Aydın İpek 09.12.1977, İstanbul doğumlu. İstanbul’da yaşıyor. Evli ve 10 yaşında bir kız çocuk annesi.
‘’İlkokulda masal kitaplarının büyülü dünyasıyla tanışmamla okuma merakım başladı. Sonrasında da edebiyatla hep yakından ilgilendim. Ben bu konuda şanslıydım. Evimizin çok zengin bir kütüphanesi vardı. Zira okuma delisi iki ağabeyim var. Dünya klasikleri, Türk ve yabancı yazar ve şairlerin kitapları, felsefe kitapları. Zamanın tüm mizah dergileri, çizgi romanları. Hepsini de çok severek okudum, bana çok şey kattı. İçlerinden birine, “şiire” aşık oldum. İlk olarak ortaokul dönemlerinde yazmayı denedim, sürekli bir şeyler karaladım. O zamanlardan beri de şiir ve hikâye yazıyorum.
Beyoğlu Anadolu K.M. Lisesinde okudum. Lise dönemlerinde siyasi mizah içerikli bir sokak gazetesinde çalıştım ve ilk şiirlerim de o gazetenin kültür sanat ekinde çıktı. Ardından 1999 yılında Marmara Üniv. Sosyal Bilimler MYO’dan mezun oldum.
Medya, insan kaynakları ve danışmanlık, inşaat gibi çeşitli sektörlerde çalıştım. Bir dönem marka slogan ve metin yazarlığı için (tv. reklamları) danışmanlık yaptım.
2018 yılında, şiir yolculuğumda yolum edebiyat dergileriyle kesişti. Gökkuşağı ve Delikliçınar dergilerinde ilk kez şiirlerim yayınlandı. Sonrasında da devamı geldi:
Şehir, Yaşam Sanat (şiir özel sayısı), Eliz Edebiyat, Nif Sanat, Tersakan Sanat, Üvercinka, Lacivert, Adalya Edebiyat Seçkisi (Melankoli sayısı) Sarmal Çevrim, Varlık…’’
.
MERAL AYDIN İPEK ‘İN ŞİİR HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİ :
Sözcükler, şiir yazarı için oynamayı sevdiği sihirli yap-boz parçaları gibidir bence. Şiirin önemli unsurları var elbette: Dil hakimiyeti, hayâl gücü, duygu ve düşünceleri akıcı ve ahenkli bir şekilde aktarabilmek, manâda derinlik, bütünsellik, sözcük ekonomisi gibi. İlle de söz görümlüğünü ister şiir. Kendi ruhundan bir zerre üfleyen dil ustası, sanatını büyülü kılabilir.
Şiir, bana göre çileli bir yoldur. Ancak yoluna âşık olan yolcu yürümekten yüksünmez.
Yaşamın içinde bir karşılığı vardır şiirin. Temeli, insan ve insana dair her şeydir. Doğadan, hayatın içinden beslenir. Gerçek üstü gibi algılanan abartılı bir dili de olabilir. Zira gerçekleri yüze tokat gibi çarpmaz. Özgün imgelerle şaşırtmayı ve düşündürmeyi seven bir sanattır.
Günümüz şiiri, kendi zamanının özgün sesini bulmaya çabalıyor gürültünün içinde. Annemin bir sözü vardır: “Eskisi olmayanın, yenisi olmaz”. Eskiyi bilmeli, özümsemeli, saygıyla baş tacı etmeli. Sonra başındaki o tacın verdiği cesaretle, gürültünün içinde kaybolmadan, yeni bir şeyler söylemenin peşinde olmalı diye düşünüyorum.
Şiir bir yol, bense yoluna aşık bir yolcuyum sadece. Şiire kucak açanlara selâm olsun.
.
SAKLANKAÇ
bir çocuk ne zaman büyür anne
gökten son elma düşüp
masallar bitince mi
.
başımızın üstündeki kuşlu çatı
ve balıkların büyük evleri
mavi değilmiş, öğrenince mi
.
renkli rüyalar nasıldı unuttuk
uyuyan güzel çoktan uyandı
yaşıyoruz son bir radde
insana tok kendine küs
ölmeyi unuttuk diye yaşıyoruz
.
çok bildik ama başımız hâlâ göğe ermedi
bütün amaları yuttu kalbimizdeki girdap
ah keşkeler kabardı içimizde
.
“homo homini lupus”
aslında hep sandığı gibi yaşar insan
bazıları hâlâ dünyaya geldikleri gibi
kanlar içinde ve gözü kapalı
.
ah büyümek ne sancılı iş anne
ağrısından kaçan çocuklarız.
.
**
.
KAFKA’NIN BÖCEĞİ
hangimizin uçurumu daha derin
herkesin sırtında bir elma yarası
yarasından habersiz bazıları
.
her gün rutin düzeninde
sürüklenirken insan
omuzlarına oturmuş
el çırpıyor şeytan
.
iğreti duruyor dünyanın dönüşü
biz büyüdükçe kirlenen küre
yerinde sayıyor adımlar
aldım verdim ben seni yendim
çocukluğumuzun şen oyunu
uyandık ki rüyadan yenilmişiz
.
yalnızız artık
kendimize yabancı
alışmak töre
yadırgamadan yaşamak
yeni nesil uyuşturucu
.
sen farklı mısın yoksa
bilincin açık kalmış
görmesinler, kapat çabuk!..
.
**
.
TİN YOKUŞU
kelimelerin arkasına sakladım kendimi
kahrı çekilmez huysuz çocuk öykülendi
devirdim büsbütün tersine yazdım
yüzümün aksi çizgilerini şiirden sayın
.
dar gelir ya bazen canı insana
yük beller kendi kendini
ağzını açmaya mecalsiz ahlayıp duran
içimde biriken amaları şiirden sayın
.
avuçlarımda saklı kehanetlerimi yazdım
tin yokuşlarıma çıkıp yarlarından atladım
dejavu…dejavu…dejavu…
bulut oldum, ılık yağmurlar ağladım
öyle bir denize düştüm ki
her dalgası bir masal fısıldayan
binbir tonu varmış meğer
duydum, anladım, anlatamadım
göğsümü didikleyen sızı
hüzün dikenidir, bildim
battıkça olgunlaşan acımı sevdim
önce çocuklar gibi ağla ey kalbim
sonra çocuklar gibi unut
.
ah yandım mavisi deyin adıma
yazamadıklarımı da bedelden sayın.
.