Merhaba sevgili okur,
Bu haftanın şair konuğu sevgili Rahmi Emeç 6 Kasım 1959, Eskişehir de doğdu.
Yerel gazetelerde, Milliyet Haber Ajansı, Hürriyet Haber Ajansı ve bazı dergilerde muhabir, haber müdürü, genel yayın yönetmeni gibi çeşitli görevlerde bulundu.
1980 yılından bu yana pek çok kültür sanat dergisinde şiirleri, öyküleri, şiir üzerine deneme yazıları yayınlandı.
Eskişehir’de TYS adına çeşitli kültür sanat etkinlikleri düzenledi.
Dokuz yıldır aralıksız Uluslararası Eskişehir Şiir Buluşmalarının düzenleme kurulunda yer alıyor.
Yazılıkaya Şiir Yaprağı’nı 7 yıl süreyle yayınladı. TYS ve PEN üyesi.
Şiir bulaşıcıdır diyen Rahmi Emeç’in şiir hakkındaki düşüncelerini olduğu gibi aktarıyorum.
‘’ Şiir, bilinen sözcüklerle bilinmeyeni kurmaktır. Her okunduğunda yeniden üretilen bir şeydir aynı
zamanda… O nedenle, ilk elden tüketilmeye elverişli değildir. Şiir, şairin kaleminden çıkıp, okuruna
ulaştığında, ‘tüketiliyorken’ yeniden üretilir. Şiirin zenginliği burada değil midir?
Ölüm, yaşam veya sevda, emek gibi değerleri aktarışında, sizi bir yerden alıp bir başka dünyaya götürüyorsa, o şiir amacına ulaşmış demektir. Dahası şiir’dir. ‘Yolda yürüyorum’ demenin şiirle örtüşen pek bir yanı yoktur da, ‘Yolda yürüyorum, içim hazanla dolu’ demenin, bizi bir yerden alıp, ‘bir başka dünyaya götüren’ ve yeni şeyler üretmemize neden olan ‘bulaşıcı’ bir yanı vardır.
Şiir, okuyanına bulaşırsa şiirdir. Her gün paydosu bekleyen emekçinin ağrıyan bileğindeki acı, sizin
bileğinize akmıyorsa, bir çırağın ‘tatil düşünü’ sizin düşünüz yapamıyorsa, bir kadının oğluna
sarılışındaki sıcaklığı size hissettirmiyorsa, okuduğunuz, alt alta dizilmiş sözcükler yığınından başka
nedir ki?
Şair, kendisi ve aynı zamanda ‘bir başkası’ olabilendir. Gölge veremeyen, kurumuş bir ağaç
kimliğindedir kimi zaman. Kimi zaman bir orman misali, akarsuda bir balık, bir dost selamı, bir
gülüş, bir öpüştür kimi zaman.
Filistin’de, kurşunlanmış bir çocuk…
Bir daha hiç dönmeyecek abisine ağıt yakan küçük kız… ‘Alnında ter ırmakları biriken’ maden işçisi… Bilinen ve bilinecek olan her güzel şeyin özelliklerinden bir toplamdır şair.
Kimi zaman şaire sorarlar: ‘Filanca şiirinde ne demek istedin’ diye…
Yanıtı çok zor, hatta olanaksız bir durumdur bu.
Çünkü, şairin böyle bir soruya vereceği yanıt, yine yazdığı şiirin kendisidir. Şair, ‘ne demek istediyse’ onu, kendi diliyle yazmıştır zaten.
Şairin, kendi şiirini ‘yorumlamaya’ veya ‘açıklamaya’ çıkması kadar saçma bir şey olamaz.
Bir de, şiirde aktarılmak istenenin, günlük dilden farklı olduğunu bilmemiz gerekiyor.
Böyle bakıldığında, şiirin asıl işlevinin ‘anlatmak’tan çok, ‘sezdirmek’ olduğunu söylemeliyiz.
Bir şiir, farklı okuyanında, ‘aynı’ veya ‘benzer’ sezgileri uyandırabiliyorsa, ‘çıtayı geçmiş’ demektir.
O ‘sezinletiyor’, siz ‘sezinliyor’sanız, şairin ne demek istediği konusunda kuşkucu olmayın; şiirin sularında yelken açın…
Her gün kullandığınız o bildik sözcüklerle yeni dünyalar kuruyorsunuz demektir.
Ve şiir size bulaşmıştır bir kere ‘’ diyerek noktalıyor sözlerini şair.
Kitapları:
Sevgiyi Dağlara Salacağım (Ozan yay. kasım 1991- şiir, 2.baskı klaros 2021),
Ertelenmiş Düşer Kitabı (ATM yay. eylül 2005- şiir),
Kırık Zihinler Sahafı (Alter yay. ocak 2011- şiir),
Bakışsız Gece (Yasakmeyve, Komşu yay. mayıs 2013- şiir),
Masallar Mektuplar ve Kuşlar, (Noktürn, şubat 2014- öykü),
Uzak İnsanın İçindedir (Öteki yay. Nisan 2016, denemeler),
Hasarlı Tarih Notları (Öteki yay. kasım 2016- şiir)
Çekirdek zaman durakları (Klaros, eylül 2020- denemeler)
ARDINDAN
bırakıyorsun ya beni, alıp sevda notlarımızı
ışıltısından mutluluklar çıkardığım gözlerinle
büsbütün çekiliyorum bir damarından yaşamın
en çok bildiklerim yabancılaşıyor konaklarımda
öksüzlük, asık yüzlü bir güz başlangıcı
yeni bakıştığım kederlerle uyuşan
söyle nasıl dayanılır taşmadan çoğalmaya
geçilebilir mi sensizlik eskiyen anılarla
**
SENİN ELLERİNE SERPİLMİŞ HAYAT
senin yüzüne gerilmiş hayat
her gün bir telaşı düşürüyor alnına
yeni anlamlar yüklüyor
bileyliyor direncini
senin gözlerine uçurulmuş hayat
her gün kanatıyor bulutlarını
akıyor yasaklanmış olanla
adını işleyerek
acının takvimine
senin ellerine serpilmiş hayat
çatlatıyor kabuğunu
bakıyor gelecek olana
kucaklıyor yarını
**
DÖRT MEVSİM
sonbahar, kapının eşiğinde
eskide kalanı soruyor durmadan
solgun bir yaprağın adresini,
albüme düşen fotoğraflarını soruyor
öpüyor eylül’ü elinden eteğinden
kış, bir masal kuzinede
anlatıyor gizemli düşlerini
kardelen topluyor beyaz günlere
kimler gelip kimler üşüyor gözlerimizde
sorma, sular bir durgun bir durgun
yol arıyor üzgün şubat’a
ilkyaz, dudağıma sıralanan bir gülüş
telaşını kırlara salıyor
yağmurlar öyle yalnız ki,
serinlik oluyor saçlarıma
içimde mayıs’ın sıkıntısı
yaz, gecikmiş bir mektup kapımda
sözcüklerini temmuz’a düğümlüyor