KÜLTÜR SANAT

Neslihan Dağlı ile Seçkin Şiirler’de Şerif Temurtaş

Merhaba sevgili okur,

Bu haftanın şair konuğu sevgili Şerif Temurtaş 1965 yılında Salihli’nin Delibaşlı köyünde doğdu.

Salihli Endüstri Meslek Lisesi elektrik bölümünden mezun olduktan sonra Kastamonu Eğitim Fakültesinde sınıf öğretmenliği bölümünde bir süre öğrenim gördü.

Öğrencilik döneminde ilk şiirlerinden ötürü Kastamonu’da tutuklandı. Ankara DGM’de yargılandı. 7 ay Ulucanlar cezaevinde tutuklu kaldı.

Şiirleri 1986 yılından beri cumhuriyet dergi, imece, yarın, görülmüştür kitabı (yarınyayınları, cezaevinden mektuplar), mühür, ekin sanat, iz, varlık, berfin bahar, gediz, emeğin sanatı, çağdaş yaşam, hayal bilgisi, kasaba sanat, deliler teknesi, sanat cephesi, tay, sunak, kurşun kalem, akatalpa, eliz, har, şiiri özlüyorum, bezuvar, tmolos, hayal, af-rodisyas sanat, akköy, kum, patika, kıyı, papirüs, lacivert, temren, zarf, parende, karahindiba, temren, ıhlamur, çayyolu gibi dergilerde yayımlandı,

yayımlanmaya devam ediyor…

Kitapları ;

Zemheriden sonra bahar/ mühür yayınları 2013, Güz çığlığı / mühür yayınları 2014

Ten ve kül / İzan yayınları 2020

Şerif Temurtaş’ın şiir üzerine düşünceleri ;

Akıp giderken hayat en çok şiir gerekir insana. Örneğin: acılarımız sevinçlerimiz en çok şiirle unutulmaz izler bırakır bizde. Bir hayat neye yarar, ya şiir? Son zamanlarda şiiri anlamsızlaştırma çabalarını üzülerek izliyorum.

Bir şiir neye yarar bir aşk bir devrim değilse ruhumuzda depremler yaratan.

Bir şiir en çok sokaklara yakışmalı, fabrika bacalarından tütüp dağ yamaçlarında bir rüzgâr gibi esmeli.

Artık şiir kitapları satmıyor. Edebiyat dergileri okunmuyor.

 Bireyci kafalar kafa kol ile yayınlanan şiirler, kitaplar, anlamını yitirmiş ödüller elbette okuyucuyu kaçırdı edebiyattan.

Oysa edebiyatın mutfağı dergiler neden çok az okunur? Kendi şiirinin olduğu sayılar dışında dergi okumayan birçok şair, yazar biliyorum. Hatta kendi şiirinin olduğu dergiyi okumayanlar da var! Egonun metnin önüne geçtiği bir dönem daha bilmiyorum, üzülerek izliyorum. Bir yazar asla eserinin önüne geçmemeli.

Bir de dergilerin şiirden çok isme bakması taşradaki şairin aşması gereken en zor engellerden biridir. Ters bir söylemle taşrada yaşayan bir şairin çokça okumadan kolaycılıkla oldum havası ile bir yere varma çabası da bir başka yanlışı içinde barındırmakta. Çokça okunmadan Türk ve dünya edebiyatını bilmeden iyi bir metine ulaşılma ihtimalinin zor olduğunu düşünüyorum.

Şiir bizden ne bekler, şairin şiirden beklentisi nedir? Okuyucunun şiirden beklentisi? Sıkça sormalıyız bu soruyu kendimize.

Eğer hayata dair bir derdin yoksa okuyucunun derdine dert değilse şiir elbette kaçıyor okuyucu. Bu demek değil ki şiir okuyucuya feda edilsin. Okuyucu da bir düzey çabası içinde olmalıdır. Bu anlamda şairin seviyeyi hep üst noktaya çekmelidir. Son yıllarda hızla çoğalan öykü ve şiir atölyelerinden bir şair ya da yazar yetişebilir mi? Edebiyat öğretilebilir mi? Sanmam.

Bence deneyimler aktarılabilir ama daha öteye geçeceğini sanmam. Her yazar öğrendiğini, gördüğünü okuyucusuyla paylaşmalıdır diye düşünüyorum.

Yoksa, bir şiir neye yarar?

KAVGADAN TOPLA BENİ

enver gökçe için

beni kasırgalara kat

sevinci düğümle şakaklarıma

doruklarına konuk et dağların

çaydanlığı sür ateşe

hazır et tütünü

acılarıma merhem yapayım

ırak olsun ölüm sevdiklerimden

postacı güvercinlerden haber sal

şiir yaz duman alfabesinden

bulutları ört üstüme

ağladığım görülmesin

mors alfabesinden aşklar geç

düşsün aklımın kalbine

tut elimden kaçalım sınır ötesine

haykır haykırabildiğince

kundağımda sakla çocukluğumu

bulvarlarda gez

hüzün çal sokaklardan

bir demet çiçek ellerimde

kuşağımın mezarlarından geç

eğilme

çığlıklarla inlesin şehirler

senindir sokaklar

ateşi rüzgarlara

saçlarımı boralara karıştır

dökülüp alanlara

güneşten koparıp geleceğiz baharı

**

BİR NEHİR AKIYOR SABAHA

dingin bir geceden

iniyorum şafak sökümüne

güneşle yıkıyorum yüzümü

çayın ömre iyiliği var

bir intihar mektubudur yaşam

insanı uykusuz bırakan

ömrüm dur de bu hayata

kırarmış zülfüme takılan

sakın ağladığım görülmesin

hangi dala konsam çürük

hangi ele tutunsam kalleş

gözlerim alev yangısı

kaçıp gidiyor bir ömür avuçlarımdan

cingil ile su taşıyorum

bir ömür geçip gidiyor

gölgesinde palamut ağacının

uykuya dalıyorum

dayandığım her taş kanıyor

tünediğim her ağaç kuş yarası

yaralarıma çamurdan merhem yapıp

usulca  ölüme yatıyorum

**

BİR ŞİİR BİR İSYAN BİR AŞK

çaltılıklardan geçtim yalınayak

vardım köyüme

her yanım kan ter perişanım

sokaklar har içinde

kayıp bir zamandan

indim kayalıklara

yangın yeri her yer

bir çift kumru sevişir

elektrik telinde

uçuşurken kelebekler

bir şiir bir isyan bir aşk

en çok haykırıştı kuzey rüzgarında

tılsımını yitirmiş bir bahardır

yaşanan

haykır sesini karıncaların

dingin sulardan kaç

bodoslama dal hayata

düşlerin gelsin peşinden

şiir dediğin ölüm kadar sahici

ah çok sevme

sonra yıldırımlar düşer gökyüzünden 

**

Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
error: Uyarı: Korumalı içerik !!

Reklam Engelleyici Algılandı

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için lütfen reklam engelleyicinizi kapatınız.