Site icon Söz Gazetesi

Neslihan Dağlı ile Seçkin Şiirler’de Süreyya Akçay

Merhaba sevgili okur,

Bu haftanın şair konuğu sevgili Süreyya Akçay. Erzurum Şenkaya doğumlu ilk, orta ve lise öğrenimini Manisa’ da yaptı. Dokuz Eylül Üniversitesi, Buca Eğitim Fakültesini bitirdi.

Şiir en önemli yaşama nedenlerimden biri diyen şair iki kız annesidir.

( BUYAZ ) Bursa Yazın ve Sanat Derneği başkanlığını da sürdüren Süreyya Akçay

Türkiye Yazarlar Sendikası Bursa temsilcisidir.

Etkilendiği ve hayranlıkla okuduğu yazarların başında ise Turgut Uyar, Edip Cansever, Cemal Süreya, Füruğ ve Nilgün Marmara geliyor.

Halen Bursa da Türkçe öğretmeni olarak görev yapmaktadır.

Yayımlanmış dört şiir kitabı vardır. Sel Düğümleri (Sone Yayınları, 2009 )

Ten Nadası (Sone Yayınları, 2011), Ay Çukurunda ( Siyah Beyaz Yayınlan, 2013), Deli Tozu (Kanguru Yayınları, 2018)

Söz Boncuğu (Çocuk şiirleri dosyası basıma hazır bulunmaktadır.)

Süreyya Akçay’ın şiir hakkındaki görüşü;

Şiir benim dalgın gözlerimdeki dip! Hüznümün rengi, mutluluğumun ışıltısı, kederimin nefesi, varlığımın kanıtı ve anlaşılma(ma)nın büyülü dili diyerek şiirin hayatındaki önemini vurguluyor.

Yazma nedenlerini ise ;

” Duvarların altında kalmamak için yazdım, boğulduğum, tıkandığım anlarda söyleyemediklerim boğazıma lehim olmasın diye yazdım.

Gördüklerim içimi dağladıkça su serpmek için yazdım, yazmak olmasa onmazdı eminim yaralarımız.

Şiir söylediklerimiz kadar söylenmeyenin de dilidir, sanırım beni en çok cezbeden yönü de budur.

Aykırı, başkaldıran, karşı duran, direnç gösteren, canlı ve en etkili var olma halidir, ben, ataerkil bir aile yapısı içinde çığlık çığlığa ama suskun olarak büyüdüm.

Şiir olmasaydı içime patlayan volkanların lavlarında kavrulur giderdim. Yaşamın türlü renklerime boyandım yıllardır.

Soldum, kırardım, bozardım, renk verdim, renk aldım, yaşadım! Işıltısı yolumu güzelleyen tek varlığım ‘şiir’ oldu. 

Çabam bu yolculuğun gelişerek, derinleşerek sürmesi hep! ” diyen güzel şairime çıktığı  bu zorlu yolculukta başarılar diliyorum.

Haftaya buluşuncaya değin güzelliklerle, iyiliklerle ama illaki sevgiyle kalın…

 AH KİME NEYİM

Okşandıkça kanayan acıyım

Bir haritanın en kırmızı noktasında

Annemin göbek kordonumda kuruttuğu

Yazgının mührünü emerek kırdım

Uzun duaların sürüldüğü yüzümü

Okunmasın diye hep tersinden yıkadım

Akşamlar kendine dönmek için hep geçti

Geçmeyen sarsıntılar ruhuma hep ruhuma

Fayların enkazların failiydim kim

Bendim bağıra bağıra yangın çıkaran

Yazgının dumanına ömrümü gerdim

Sıva karan olmadı çatlaklarıma

Pekmezi karla karan çocukların

Hızar yemiş gözlerinde içim eridi

Umuda dağlara yollara salanların

Dönülmez seferleri beklemeleri

Zembereğini kırdı tüm zamanların

Bundandır garipliği yelkovan kuşlarının

Okşandıkça kanayan acıyım

Bir yaşanmamışın en uç noktasında

Dar zamanım geçerken mevsim

Rüzgarın bıçakladığı yapraklarla

Kuşatılmış çalılıklara ilişti sesim

Neceyim niceyim ah kime neyim

**

DÜŞLEM

Zelve

Aklı karışık bir kadının

Saçları, tarayamadığı

Yarım yamalak gönülsüz

İşleri, tam anlayamadığı

Çok sancılı hazırlıksız

İlk doğumu, kucaklayamadığı

Paşabağları emzirirken şehri

Şaraba sağan

Mor beyaz memelerini

Zelve

Belki de asırlarla

Hiç göreme’di

Tarihe göz süzecek üçüzlerini

Tapınan ve kutsanan

Sarı benizli ve kızıl saçlı

Kucağında güvercinler büyütüp

Gizemli yazgılar postalayan

Zelve

Gizli yolculuklara çıkan düşleri

Yerin dibine saklı gülüşleri

Sivri dilli geniş gönüllü

Kimse bilmez ilk sevdasının

Ne zaman nereye gömüldüğünü

Zelve

Kimliği karışık bir kadının

Töresel gerdeği

**

ZAMANSIZ

Yosun tutmayan ağaca sordum

Senin kuzeyin yok mu

Güneşle sarılırsın da

Yağmurla merhaban yok mu

Bu ne hal neden kavrulasın var

Zamanla diyorlardı hani?

Köprüsü ayaksız yola sordum

Yok mu yıkılasın sulara

Ölsen süren olmaz mı yasın

Bu ne nafile bir telaş

Nasıl olmazsa gücenmez varlığın

Zamanla diyorlardı hani?

Üzerimden yıllar geçti

Ömrüm ruhumu biçti

Beynimde debelenen

Deli tayları eyerledim de

Tenimin dizginleri hala deminle

Zamanla diyorlardı hani?

Bilsen

Bilsen şimdi

Sesimden sesini yolduğumu

Bilsen

Divane yorgunluğumu

Zamanla diyorlardı hani?

Sırayı bozan o kuşa sordum

Senin göçesin yok mu

Ötelere gidesin bahar göresin

Kime yüklersin boranda kalışını

Kim sarar ki gagaladığın yaranı

Zamanla diyorlardı hani?

Hiçbir kapıya mavi değilim

Hiçbir göğe değilim mavi

İçin için solana gönül koyana

Sordum ne zaman tazelenir

Bu kurumuş dalın rengi

Zamanla iyileşirdi hani?

**

GÜLÜŞLÜ

Seni sevdiğim vakit

Ninemin kınalı ellerine

Bakması gibiydi yüzüm

Exit mobile version