Site icon Söz Gazetesi

DERSİMLİ DİYAP AĞA; “BİZ KÜRT DEĞİL TÜRK’ÜZ!”

Diyap Ağa(Yıldırım), 1831 yılında Çemişkezek’in Eğerek köyünde
Hozatlı Seyithan Ağa ve Elif Hanım’ın oğlu olarak dünyaya geldi.
Ovacık-Hozat aşiretlerinden Ferhatuşağı aşiretine mensuptur.
Babası Seyyit Han’dan sonra aşiretin başına geçmiştir.
Diyap Ağa, Dersim civarında teşkilatlanmaya gelen altı Ermeni komitacıyı yakalamış ve bunları padişah II. Abdülhamid’e teslim edilmek üzere Yıldız Sarayı’na yollamıştır.
Mustafa Kemal Millî Mücadele’yi başlattığı zaman Diyap Ağa tam destek vermiş ve 23 Nisan 1920’de ilk Büyük Millet Meclisi’ne Dersim mebusu olarak girmiştir.
O günleri Diyap Ağa’dan dinleyelim:
“Gâvur Anadolu’yu sardı.
 Hepimizi bir düşünce aldı. Din ve diyanet, ırz ve namus, Türklük tehlikeye düştü. İşittik ki, Erzurum taraflarında can kurtaran bir Paşa çıkmış.
 Meclis kuracakmış. Onu hep gözledik. Öğrendim ki, bu Paşa’nın adı Mustafa Kemal imiş.
Onun büyük yüzünü görmeğe can attım. Fakat o zaman kısmet olmadı. Sonra Sivas’a oradan da Ankara’ya gelmiş.
Bu zaman bizden iki mebus istedi. Herkes korktu, ihtiyar halimle vatanı kurtaranların yanına koşmayı,
 hatta başımı bile vermeyi göze aldım. Bana ‘gitme ölürsün’ dediler. Zaten herkes mahvoluyor, varam, gidem,
 onlara ulaşam, hep beraber ölek!” dedim.
“Benimle mebus seçilen Ayas Uşağı aşiretinden Zeynozade Mustafa Ağa korktu, gelmedi.
 Ben yanımda bir uşağım, atlara atladık, Elâziz’e geldim. Elâziz’de bana harcırah verdiler.
 Oradan bir yaylı araba tuttum. Malatya, Sivas, Kayseri yolu ile on sekiz günde Ankara’ya vardım.”
Ankara’da mebus iken Yunan ordusu, Polatlı yakınlarına ulaşınca Meclis’in taşınması gündeme gelmiş,
 Diyap Ağa söz alarak; “Lâfım kısadır! Beyler,
 biz buraya kaçmaya mı geldik, yoksa dövüşerek ölmeye mi?”
 diyerek Meclis’te millî bir coşkunun mimarı olmuştur.
Torunu Haydar Yıldırım’ın anlattığına göre,
 Atatürk’ün kendisine ‘Sen benim dünya ahiret babamsın’ dediği Diyap Ağa,
 Yunan Ankara’ya yaklaştığında çoluk çocuğun nakledilmesi tartışılırken, ‘Eğer çoluk çocuğu geri gönderirsek Türkiye geriye düşer.
Biz geri adım atamayız’ demiş ve Atatürk tarafından da ayakta alkışlanmıştır.
Lozan görüşmeleri sırasında da söz alan Diyap Ağa, şöyle anlatmıştır o gün yaşananları:
“Aha bizim memleket ahalisi Kürt’müş, orada bir Kürt Hükümeti kuracaklarmış, bunu duyunca kızdım kürsüye çıkıverdim.
Gene sustular: ‘Lâilaheillâh Muhammedürresullâllah’ dedim.
 ‘Gerek Şafiî, gerek Hambelî, gerek Hanefî hepimizin kıblesi birdir. Meclisimiz, kulübümüz, dinimiz, milletimiz birdir.
 Biz Kürt değil, biz Türk’üz. Hepiniz Lâilaheillâh demişsiniz.
 Şimden sonra mı, ayrı bir din, ayrı bir millet olacağız’ dedim.”
Diyap Ağa, Dersim mebusluğu bittikten sonra memleketi Tunceli’ye geri döndü. Mustafa Kemal Atatürk tarafından Diyap Ağa’ya maaş bağlatıldı.
Diyap Ağa, 9 Eylül 1935’de 104 yaşında iken Tunceli’de vefat etti.
Mezarı Tunceli-Çemişgezek Gözlüçayır köyünde bulunmaktadır.
Rahmet ve minnetle anıyoruz.
Mekanı cennet olsun.
Bilgi: İnternet ‘ten alıntıdır.
(Araştırma: Aykut Veli Yıldız)
Exit mobile version