Türkiye’de ölüm nedenleri arasında ilk sırada kalp ve damar hastalıkları yer alıyor. Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Uğur Göçen, kalp damar hastalıklarında erken teşhis ve düzenli muayenenin hayati öneme sahip olduğunu söyledi.
Bypass ameliyatının, kalp hastalıklarının tedavisinde en sık kullanılan yöntemlerden birisi olduğunun altını çizen Özel Adana Ortadoğu Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Uğur Göçen, “Artık küçük kesi ile (minimal invaziv) yöntemiyle yapılan koroner bypass ameliyatlarında hastanın sol meme altından yapılan 5-6 cm’lik bir kesi ile ‘herhangi bir kemik kesisi yapmadan’ kaburgalar arasından kalbe ulaşılıyor. Bu yöntem ile gerçekleştirilen bypass ameliyatlarında kan kaybı az olmakta, ameliyat sonrası hasta rahat hareket edebilmekte, 4-5 gün sonra evine taburcu olmakta ve normal hayatına 1 hafta sonra dönebilmektedir.” dedi.
Göğüs kemiği kesilmeden, meme kenarından küçük kesi ile yapılan ameliyatlarda sadece bypass operasyonunun yapılmadığını vurgulayan Doç. Dr. Uğur Göçen, “Küçük kesi yöntemiyle, kalp kapak ameliyatları (aort, mitral, triküspit), erişkinlerde kalpteki delikler (ASD: Atriyal septal defekt, VSD: Ventrikuler septal defekt), aort damarında balonlaşma (Aort Anevrizması) yapılabiliyor. Çocuklarda ise ASD, VSD, AVSD, FALLOT kalp hastalıkları operasyonları da yapılabiliyor” dedi.
Klasik bypass ameliyatlarında hastaların normal hayatına dönme sürecinin büyük kısmının, kesilen göğüs kafesinin iyileşmesinin oluşturduğunu belirten Doç. Dr. Göçen, ”Minimal Koroner Bypass (göğüs kafesi açılmadan) ameliyatı sonrası hastalar, sırt üstü yatma zorunluluğu, yara yeri iyileşme gibi sorunlarla karşılaşmadan normal hayatlarına başkasına ihtiyaç duymadan dönmekte, hasta yakınlarının da ameliyat sonrası süreçteki bakım zorunlulukları ve sorunları ortadan kalkmaktadır” dedi.