Evet, neden öyle? Ben de aynı şeyi sorardım. Kan grupları neden sadece A, B, C ve D olarak adlandırılmıyor? Yetişkinler işleri karmaşıklaştırmayı mı seviyor?
Kan gruplarının neden sırayla adlandırılmadığını öğrenmek için bir asırdan fazla geriye gitmemiz gerekiyor.
1900’den önce, insanlar (tıbbi dünyadakiler de dahil) tüm insan kanının aynı olduğunu düşünüyorlardı. 20. yüzyıldan önce, insanlar kanın vücut için hayati bir bileşen olduğunu bilmelerine rağmen, kanın kendisinde ne olduğunu hala pek bilmiyorduk. Sonuç olarak, kanla ilgili çeşitli şeyler ve kanla ilgili süreçler (kan nakli dahil) mitlerle örtülmüştü.
Bu cehalet yüzünden birçok kan nakli girişimi başarısızlıkla ve ölümle sonuçlandı. Aslında, 1818’e kadar insanların diğer insanlardan kan alabileceğini bile bilmiyorduk! Ondan önce, köpek, inek ve keçi gibi hayvanlardan insan kanı bağışlama girişimleri vardı.
Sir James Blundell, 1818 yılında insandan insana kan naklini başarıyla gerçekleştiren ilk kişi oldu.
Son olarak, 1900 yılında Bay Karl Landsteiner insan kanı üzerinde bir deney yaptı. Bay Karl, diğer insanlardan alınan kanın karıştırılmasının da pıhtılaşmaya neden olabileceğini buldu. Bu pıhtılaşma, kan transfüzyonlarının başarısız olmasına neden olan şeydir.
Daha fazla deney yaptıktan sonra, 1901 yılında Bay Karl kanı A tipi, B tipi ve C tipi olmak üzere üç tipe ayırdı. Formül şu şekildedir:
- A grubu kan, B grubu kanla karıştığında pıhtılaşır; ancak diğer A grubu kanla karıştığında pıhtılaşmaz.
- B grubu kan, A grubu kanla karıştığında pıhtılaşır; ancak diğer B grubu kanla karıştığında pıhtılaşmaz.
- C tipi kan, A veya B tipi kanla karıştığında pıhtılaşır.
Karl Bey, makalesinde muhtemelen iki tip aglutinojen olduğunu yazmıştır (aglütinojen kavramı da ilk olarak Karl Bey tarafından ortaya atılmıştır), bunlar aglutinojen A ve B’dir. Aglutinojen A, A grubu kanda; B, B grubu kanda; her ikisi de C grubu kanda bulunur.
Daha sonra, Bay Karl kanın aglutinojenlere tepki veren antikorlara sahip olduğunu keşfetti. Bu antikorlara anti-A ve anti-B denir. C tipi kanda aglutinojen bulunmaz. Ancak C tipi kan hem anti-A hem de anti-B içerir.
Ertesi yıl Karl’ın iki öğrencisi Adriano Sturli ve Alfred von Decastello dördüncü bir kan grubu keşfettiler ancak buna bir isim verilmedi.
Sonunda 1910 yılında Polonyalı ve Alman bilim adamları Ludwig Hirszfield ve Emil Freiherr von Dungern, keşfedilen her kan grubuna bir isim vermeye karar verdiler.
- A kan grubuna A kan grubu adı verilmesinin sebebi, içerisinde aglutinojen A bulunmasıdır. Aglutinojenin ismi de ilk Yunan harfi olan alfa’dan gelmektedir.
- B kan grubuna B kan grubu adı verilir, çünkü içerisinde aglutinojen B bulunur. Aglütinojenin ismi de Yunanca’nın ikinci harfi olan beta’dan gelir.
- Tip C , hiçbir aglutinojen içermediği için kan grubu O (sıfır veya null ) olarak adlandırılır . Bu grubun orijinal adı 0’dır (sıfır) ancak geliştirilirken telaffuzu kolaylaştırmak için O olarak adlandırılmıştır.
- Bay Karl’ın iki öğrencisi tarafından keşfedilen isimsiz kan grubuna, hem A hem de B aglutinojenlerini içerdiği için AB kan grubu adı verildi.
Aslında Hirszfield ve von Dungern bu kan gruplarına A, B, C ve D isimlerini verebilirlerdi. Ancak aglutinojenleri hatırlamayı kolaylaştırmak için isimler aglutinojenlere göre yapıldı. Bu aynı zamanda insanların hangi kan gruplarının kime bağışlanabileceği ve kimin kime bağışlanamayacağı kavramını anlamasını ve hatırlamasını da kolaylaştıracaktır.
Kanı daha fazla araştıran ve ABCD tanımını korumak isteyen kişiler varsa, bu hala mümkündür (unutmayın, kan grupları yalnızca ABO sistemi değildir. MN ve Rhesus sistemleri gibi başkaları da vardır). Önemli olan, kişinin kanı ABCD olarak sınıflandırmasının güçlü bir temele sahip olmasıdır. ABCD sisteminin ABO sistemine kıyasla çeşitli avantajları olduğu ortaya çıkarsa, ABCD sisteminin ABO sisteminin yerini alması imkansız değildir.
Ankora
imparo .
kaynak: .quora.com
