
Eleştirilerin odağındaki Kanal İstanbul, Ekrem İmamoğlu’nun yokluğunda sessizce ilerliyor. Özellikle çevresel etkiler, su kaynakları üzerindeki riskler ve bölgesel imar planları gibi başlıklar üzerinden eleştirilen proje, Ekrem İmamoğlu’nun yokluğunda hız kazandığı yönündeki yorumlarla yeniden gündeme geldi.
19 Mart’ta gözaltına alınan ve 23 Mart’ta “yolsuzluk” soruşturması kapsamında tutuklanarak Marmara Cezaevi’ne gönderilen Ekrem İmamoğlu, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Yokluğumu fırsat bilip başladınız” ifadeleriyle Sazlıdere Barajı çevresinde başlatılan konut projelerine dikkat çekmişti.
Tutuklu bulunan Ekrem İmamoğlu, sosyal medyadan bugün yaptığı açıklamayla ise Kanal İstanbul çevresinde atılan yeni adımları sert sözlerle eleştirdi. Sazlıdere Barajı’nın boşaltılarak imara açılmak istendiğini vurgulayan İmamoğlu, bu hamleyi “İstanbul’a yeni bir ihanet girişimi” olarak niteledi.
Barajın devre dışı kalması halinde Avrupa Yakası’nda dört ilçenin susuz kalabileceğini belirten İmamoğlu, “Yağma yok! İstanbul’un milyonlarca muhafızı var” diyerek destek çağrısı yaptı.
İmamoğlu, mesajını şu ifadelerle noktaladı:
“Zindanlara kapatsanız da İstanbul’u savunmamıza gölge düşüremezsiniz.”
Rapor
İstanbul 4. İdare Mahkemesi’nin talebiyle hazırlanan bilirkişi raporunda, Kanal İstanbul projesine yapılan çevre planı değişikliğinin İstanbul’un su kaynakları ve doğası için ciddi tehdit oluşturduğu belirtildi.
Rapora göre:
• Sazlıdere Barajı tamamen devre dışı kalacak,
• Şamlar Ormanı zarar görecek,
• Terkos Gölü uzun vadede işlevini yitirecek.
Yedi uzmandan oluşan heyet, projenin şehircilik kurallarına, planlama tekniklerine ve kamu yararına uygun olmadığını oybirliğiyle karara bağladı.
Uyarı
Nefes Gazetesi’nden Dilan Kutlu’nun haberine göre, bilirkişi heyeti Marmara Havzası’nda kişi başına düşen su miktarının kritik seviyede olduğunu vurgulayarak, Kanal İstanbul’un bu dengeyi daha da bozacağını belirtti.
Bilirkişi raporunda ayrıca, ÇED raporunda belirtilen atık yönetimi ve kirliliği önleme planlarının yeterince netleştirilmediği; bu durumun su, hava ve toprak kirliliğine yol açabileceği ifade edildi. Ayrıca proje güzergâhındaki tarım arazileri ve ormanlık alanların korunmasına yönelik somut bir strateji oluşturulmadığı, kesilecek ormanların yerine dikilecek fidanların ekolojik işlevleri geri getiremeyeceği aktarıldı.
Raporda, güzergâh boyunca yer alan 4 bin 674 hektarlık Mutlak Tarım Arazisi ve 2 bin 491 hektarlık orman alanının tehdit altında olduğuna dikkat çekildi. Bölgede yaşayan kırsal nüfusun göç etme riskiyle karşı karşıya olduğu, köylülerin yaşam alanlarında kalabilmesi için herhangi bir sosyal planlama yapılmadığı ve bu durumun kırsal nüfusun kaderine terk edilmesi anlamına geldiği belirtildi.
‘Yatırım cenneti’
Öte yandan Arap basınında, Kanal İstanbul projesi bir yatırım fırsatı olarak tanıtılıyor. Tanıtım videolarında “yatırım cenneti” ifadesi kullanılırken, “Geniş araziler imar planına dahil edildi, bu da yatırım değerini artırıyor. Bölge sınırsız fırsatlarla dolu” gibi cümlelere yer veriliyor.
Karar Gazetesi’nin haberine göre, 3 dakika 34 saniyelik bir televizyon reklamında, Kanal İstanbul güzergâhındaki arsalara verilen imar izinleri “müjde” ve “benzersiz fırsat” olarak sunuluyor. Reklam videosunda, “İşler planlandığı gibi ilerliyor. Yeni araziler imar planına eklendi, bu da bölgenin yatırım değerini artırıyor” deniliyor.
Arap emlak uzmanları da projeyi tanıttıkları videolarda, “Çalışmalar rekor sürede tamamlanacak. Lüks bir alışveriş merkezi de olacak. Proje 2026’da bitiyor” ifadelerini kullanıyor.
kaynak: kapsül.com