Bu gün ” Osmanlı ve Yeni Osmanlı ” istek ve hayallerinin gerçek tasviri budur.
Tarih den bir örnek.
Falih Rıfkı Atay diyor ki:
《 Biz Osmanlı Türkiyesi’ni yakından tanımış olanlardanız.
Yabancı egemenimiz, Hristiyan ve Yahudi azınlık efendimizdi.
Biz Türkler hepsinin aylıklı bekçileri, nöbetçileri ve muamelat* memurlarıydık.
1913’te Rus gemisinde yakalanan bir katili elçilik kavası bizden ister, biz onu geri vermek zorunda kalırız diye sadrazam ve dahiliye nazırı bir iş uydurup Edirne’ye gittikleri zaman yanlarındaydım.Katili o gece hapiste boğdurmuşlardı.
Fakat hükümet de büyükelçinin baskısı ile polis müdürünü yerinden attıktan başka bir daha hiçbir devlet hizmetinde kullanmayacağına da söz vermişti.
Çarşı pazar, banka şirket, atölye veya fabrika, ithal ve ihraç ticareti, şehir suları, ışıkları ve taşıtları, deniz ve karayolları, hepsi, hepsi yabancı ve Hıristiyan azınlıklarının elindeydi.
Beyoğlu’nda bir Avrupa şehri sokağında gibi dolaşırdık.
Dükkanlardan itibar görmek için Türkçe konuşmamak lazımdı.
Kulüplerin dilleri Fransızca ve İngilizceydi. 》
Bu günlerden farkı var mı?
Cevabınız ‘Yok’ ise eğer, oturup bir kere daha düşünün. Cumhuriyetin 100 yılında iktidar ve sözde muhalefetin programlarını iyi okuyun ve Eyaletler sistemiyle tesis edilecek Olan Anadolu Birleşik Devletleri’ni aklınızdan çıkarmayın.
Reha Ören