MANŞETTÜRK DÜNYASI

TÜRKLERİN SAKLANAN KAYIP KİTAPLARI:

Türkler yazı yazmayı bilmez bir toplum değildi.Bilakis Türkler kişisel eşyalarına bile yazı yazacak kadar yazı yazmayı bilen aydın kültürlü bir milletti.
Mesela Moisey Kalankatuklu isimli Ortaçağda yaşayan Katolik Ermeni tarihçi Vatikanda  Hun dili ile yazılmış çok sayıda kitap olduğundan bahseder. Acaba bu kitaplar hala Vatikan da bulunmakta mı?
Konu ile ilgili araştırma ve çalışma yapılmış mıdır?
Geçtiğimiz yıl hayatını kaybeden Türkolog  Murat Adji Vatikan’ın yani Papalığın bu kitapları erişime kapattığını eserlerinde ifade etmekteydi.
Türklerin kökenlerine ulaşmanın zorluğu Türklerin göçebe bir kavim olması değil, ana sorun Türklere ait arkeolojik ve tarihi eserlerin bir dönem Rusya ve Çin hakimiyeti altındaki topraklarda bulunması nedeniyledir. Özellikle SSCB döneminde Erken Türklere ait bir çok arkeolojik kazıda ele geçirilen Türk izine ait eserlerin Rus Devleti tarafından yok edildiğine inanmaktayım.
Bunu Rusyanın Türklere karşı uyguladığı politikadan anlamak mümkün Ruslar SSCB döneminde Türkleri kendi aralarında tarih,kültür,dil ve alfabe olarak ayrı ayrı bölerken diğer yandan Rusçayı zorunlu hale getirmiştir.Bununla kalmamış bir çok Türkçü ve Türkolog gerek Rus gerekse Çin devletince Pantürkizm suçlaması ile öldürülmüş Türkoloji ve tarih çalışmaları yasaklanmıştır. Yine Rus tarihçiler özellikle İskit/Saka Türklerine ait kurganlarda çıkan materyallerin Türklere ve Türk Kültürüne ait olmadığına ispata kendini adamış ve bu alanda Rus Resmi Tarih anlayışı kapsamında Rus tarihçiler vasıtasıyla sürekli bununla ilgili makale ve tezler yazılmış, propaganda yapılmıştır.Bir çok yazılı eserin Ruslar tarafından imha edildiği veya saklandığını düşünmekteyiz. Ancak Ruslar ne kadar saklasada İskit kurganlarında bir çok eşyanın kıyısında köşesinde yazılı Ön-Türkçe yazı muhtemelen Rusların gözünden kaçmış ve bunlar imha edilememiştir.
Tarihi vesikalarda Emir Timur döneminde Semerkant, Buhara, Taşkentin büyük bir ilim merkezi olduğu Timur’un fethettiği Türk ellerindeki binlerce kitabı buralara getirdiği ifade edilmektedir. Peki bu binlerce kitap nerede şuan?
Aynı şey Çin Devleti tarafındanda yapılmaktadır. Bu gün işgalci Çin’in gasbettiği Türk topraklarında bulunan Türk piramitleri olarak bilinen kurganlarında araştırma ve arkeolojik kazı yapmak yasak olduğu gibi bir çok kurgan sahası tarıma açılarak ve ağaçlandırma adı altında yok edilmektedir.Allah’tan Turfan yazıtları Alman arkeologların çalışması ile gün yüzüne çıkartılıp Dünya kültürüne kazandırıldı. Yoksa Çinliler onları da yok edebilirdi.
Bu gün bağımsız Türk Devletleri sınırları içerisinde erken dönem Türk tarihine dair araştırma ve kazılar yeni yeni yapılabilmektedir.
 İran’da, Rusya ve Çin’in politikasını taklit etmekte Oğuz Türklerini “Azeri” tanımı adı altında ayrı ulus gibi göstermeye çalıştığı gibi İranlı tarihçiler Türklüğü silmeye ve yoketmeye çalışmaktadır.O ülkelerde bulunan Türk soylu tarih araştırmacıları kendi gayretleriyle araştırma yapıp Türk kültürüne ait eserleri meydana çıkarmaktadırlar.
Rusya,İran ve Çin’e göre de Türkler; göçebe, barbar,yağmacı kültür yoksunu bölük börçük cahil bir millettir.
Bu anlayış çerçevesinde İran tarihçileri bu gün Tıp Biliminin kurucusu İbni Sina, Mantık Biliminin kurucusu Farabi,Kimya biliminin kurucusu Cabir(Geber) Bin Hayyan gibi bir çok Türk tarihi şahsiyeti Fars yapmakta dünyaya bu şekilde tanıtmaktadır. Bir çok Ak Hunlara ait eser Sasanilere aitmiş gibi müzelerde sergilenmekte yine Avrupada bir çok Etrüsk eseri ise Yunan Helen/Greek eseri gibi gösterilmektedir.
Oysa İnsanlık tarihi boyunca Türkler  İskitler,Sümerler,Etrüskler gibi bir çok büyük uygarlık kurmuş Dünyaya medeniyet ateşini taşımışlardır.
Eski bir Afrika Atasözü derki: “Aslanlar kendi tarihçilerini çıkarıncaya kadar tarih hep avcıları haklı gösterecek” Bu açıdan baktığımızda Türk tarihçilerin, Türk dili ve Türk kültürü araştırmacılarımızın omuzlarında büyük bir yük vardır. Bu yükü omuzlayan çok sayıda fedakar öz verili çalışan, tabiri caizse kendi imkanlarıyla güzel çalışmalar ortaya koyan tarihçilerimiz ve araştırmacılar vardır. Hepsine minnettarız.
Bu güne kadar elde edilen bulguların ve çalışmaların derlenerek konusunda uzman akademisyenlerin bir araya gelerek, kafa kafaya verip Atatürk’ün miras bıraktığı “Türk Tarih Tezi” ni taçlandırmaları elzemdir. Çünkü geçmişini bilmeyen uluslar geleceğini inşa edemez Türk milletinin; Dünya tarih, kültür ve medeniyetine katkısının belirli bir disiplin çerçevesinde uluslar arası sahasında uzman tarihçilerinden davet edildiği bir platformda Dünya aleme duyurulması şarttır.
Bu mevzu, 2011 yılında Kazakistan da şüpheli bir şekilde hayatını kaybeden Dr.Tahsin Parlak’ın kitabını karıştırırken aklıma geldi.
Dr.Tahsin Parlak iyi bir saha araştırmacısıydı. Muhtemel ki; Tahsin hoca Türk tarihine ait bazı kanıtlara ulaştığından dolayı, bazı ulusların işine gelmediğinden birilerince devre dışı bırakılıp kaza süsü verilmiş suikastte mi kurban gitmiştir? Özellikle Rusyanın bu işte dahili varmıdır. Bunun için mi şüpheli bir şekilde hayatını kaybetmiştir.Araştırılmalıdır.
Tahsin Parlak hocanın Türk Tarih tezine ışık tutacak kitabı kitapçılarda satılmamaktadır. Bu kitabın Türkiye’de adeta üstü örtülmüş, yeni baskıları yapılmayarak kitap unutturulmaya çalışılmıştır. Türk Tarih tezine ışık tutacak bu kitabın yeniden basılması ve okurla buluşturulması gerek.
En önemlisi de Vatikandaki Hun Türklerine ait eserler ile Rus devletinin örtbas ettiği tarihi eserler.
Fatih Mehmet Yiğit
Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için lütfen reklam engelleyicinizi kapatınız.