YURT HABERLERİ

Akdamar Ermeni değil Türk Kilisesidir

    Azerbaycan Türk halkına ve genel olarak da tüm Türklüğe karşı her zaman barbarcasına davranan Ermeniler, gerekli mukavemetle karşılaşmamaları yüzünden iyice azgınlaşmış, asla vazgeçmedikleri “Büyük Ermenistan” hayalleri nedeniyle Doğu Anadolu’da hak iddia edebilmek için türlü yalanlar söylemekten de çekinmemişlerdir.
   Tarih kadar eski olan Türk milletinin değişik boyları, değişik zamanlarda ve İslam öncesinde değişik dinleri kabul etmiştir.
   İslam dininin Türkler arasında çoğunluklu kabulünden sonra İslam öncesi dönemlere pek özen göstermeyen tipler türeyince Türk düşmanları bu durumu sonuna kadar sömürmeye çalışmaktadır.
   1071 martavalı nedeniyle Türk milli kimliğimizin binlerce yıllık bölümü iyice aşınmaya uğratılmak istenmektedir.
   Kuzey Batı Asya’nın ve civar bölgelerin en eski Türk boylarından olan önce Tengrici, ilk yüzyıllardan itibarense Hristiyan olan Kuman-Kıpçak Türklerinin Anadolu’daki izleri Ermenilerce sahiplenilmeye ve Anadolu üzerinde hak iddia edilmeye çalışılmaktadır.
   Akdamar Kilisesi’nin tipik bir Kıpçak Türk anıtı olduğu diğer Kuman-Kıpçak eserleriyle karşılaştırıldığında çok açıkça görülmektedir.
   Ermeniler, neredeyse bütün Türk boylarında değişik biçemleri olan ve bir Müslüman Kıpçak Türk erkeğinin bir Hristiyan Kıpçak Türk kadınına duyduğu aşkı anlatan Sarı Gelin türküsünü bile kendilerine mal etmye çalışmaktadırlar.
Türk Milleti Kültürel 
Belleğini de Korumalıdır
   “Ermeniler (Haylar) 15. yüzyılın ortalarına kadar Güney Kafkasya’da yaşamıyorlardı. 1441 yılında Karakoyunlu Türk-Azerbaycan devletinin hükümdarı Cihan Şah, Ermeni Katolikosluğunun merkezini Sis şehrinden o tarihteki nüfusu tamamen Türklerden oluşan Erivan civarında bulunan eski Alban Manastırı olan Üç Kilise Manastırı’na aktarmıştır.”
   Ramiz Mediyev
(Devlet Adamı, 
Akademisyen – 
Azerbaycan)
   Bölgede yaşamış eski Hunlar, Kıpçaklar, Suvarlar, Saklar, Kimmerler, İskitler, Oğuzlar ve diğer Türk boyları zaman zaman yaşadıkları coğrafyanın sınırlarından ötelere taşarak ülkeler fethetmiş, zaman zaman geri çekilmek zorunda kalmışlardır.
   Alp Er Tunga destanını dikkatlice incelediğimizde M.Ö. 8. ve 7. yüzyıllarda Suvarların, Oğuzların, Hunların ve öteki Türk boylarının Sakların (Saka-İskit Türklerinin atası ön Türk kavmi) idari egemenliğinde yaşamış olduğunu göreceğiz. Tarihi bilgilere bakılırsa bu Türk boyları arasında sosyopolitik, ideolojik ve inançsal birlik de mevcut olmuştur. Türk boyları tarihte hiçbir zaman putlara tapmamışlardır. Türklerde hep Gök Tanrı inancı, Tanrıcılık (Tengricilik) inancı var olmuştur.
   Ezelden günümüze kadar Türkler gökte Tanrı’nın bir olması gibi yerde de Hakan’ın bir olması gerektiğini düşünmüş ve bu anlayışla da cihangirlik yarışına girmişlerdir. Bunun en son örneklerinden birini de Türk egemenlik yarışına giren Emir Timur’la Yıldırım Beyazıt arasında yaşanan diyalogda görmekteyiz.
   Timur, Beyazıt’a mektubunda “Gökte Allah bir olduğu gibi, yerde hükümdar da bir olmalı. Bu dünya o kadar büyük değil ki iki hükümdara gerek duyulsun.” demektedir.
   Heredot’un da gözlemlediği üzere Türklerdeki iki mutlak güçten birincisi Tanrı, ikincisi de Tanrı’nın yeryüzündeki gölgesi Türk Kağanı’dır.
   Daha 1. yüzyılda Azerbaycan’da en eski Hıristiyan tapınağı yapılmıştır. Moisey Kalankatuklu’nun yazdığına göre Hz. İsa’nın 12 Havarisi’nden biri olan Bartalmay, Azerbaycan’a gelmiştir. Hristiyanlığı insanlara anlatırken kuzeydoğuya doğru hareket etmiş, Ermenilerin atası olan Haylar tarafından öldürülmüştür.
   Ermeniler kendi tarihlerini değil yaşadıkları coğrafyanın tarihini Hay tarihi diye sunmaktadırlar. Bu coğrafyanın eski insanlarıysa Ermeniler değil Türklerdir.
   Makedonyalı İskender, İskit topraklarından geçtiğinde yerel halkın kendini Makedonyalılara “Men Türk” diye tanıttığı Makedon kaynaklarında yazılıdır.
   İşte bu dönemde Hristiyanlığı seçen bazı Türkler olmuştur ve tapınaklarda Türk mimarisinin özelliklerini yaşatmışlardır. Bu tapınakların hepsinin üzeri kümbet denilen otağımsı kılıfla kaplanmış ve dört köşeli kabartmalarla süslenmiştir. Dört köşeli kabartmalar Türklerin Tengrici geleneğinden gelen dört kutsal unsur olan ateş-su-hava ve toprak simgeleridir. Bu kümbetlerin üzerindeyse Türklerinin başlığını andıran ve Tanrı’ya uzanan yolu simgeleyen bir de kule yapılmaktadır. Bu kule mimarisi İslam’da da minare olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim Araplarda ilk minare 678 yılındadır ve camiye sonradan eklenmiştir.
   
   9. ve 10. yüzyıllarda Azerbaycan’da sıkıştırılan Hristiyan Türkler Azerbaycan’ın ücralarına yerleşerek kendileri için orada yeni kültür anıtları yaratmaya başladılar. Bu örneklerden biri de Akdamar Kilisesi oldu.
   Akdamar Kilisesi 915-921 yıllarında bugünkü Van ilimizin Akdamar Adası’nda yapılmış Hıristiyan Kıpçak Türklerin tapınağıdır. Bu tapınak, Vaspur Hakan hanedanına ait kral Gökok’un emriyle yaptırılmıştır.
   Akdamar Kilisesi’nin dış yüzey kabartmalarında da çok sayıda Türk motifi bulunmaktadır.
   Bunlardan yalnızca biri at sırtında 180 derece dönerek Anadolu Parsı’na ok atan bir Kıpçak savaşçısının motifidir. Kramer’in de Bartold’un da Marr’ın da Şopen’in de ve aynı zamanda bütün Türkologların da tartışmasız olarak kabul ettikleri bu motif yalnızca Türklere aittir.
   Tarihi İskit topraklarında bulunan Hudavenk (Hotink) Kilisesi, Oğuz Türklerinin bölgesindeki Culud Kilisesi, Kazak Türklerinin bölgesindeki Eskipar Manastırı ve Bayan Manastırı ile Akdamar Kilisesi adeta birebir ikiz mimarlık örnekleridir.
   Böyle daha nice işaret ve iz vardır. Türkler, Akdamar Kilisesi’ne her bakımdan damgalarını vurmuştur.
* * *
   “Bu ülke tarihte Türk’tü, şimdi de Türk’tür ve ebediyen Türk kalacaktır.” 
K. ATATÜRK
. Özdemir ADIZEL
 Yrd. Doç. Dr
   Kaynak: ATASEN
Ata Eğitim ve Bilim Çalışanları Sendikası
www.atasen.org.tr
Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için lütfen reklam engelleyicinizi kapatınız.