Ali AydınZOR YAZI

HAK DİN-KIRMIZI ELMA / Ali Aydın

 

Uydurma Din – Mavi Elma veya Salât – Kırmızı Elma Namaz
– Mavi Elma
“Gerçeği keşfeden, başkaları farklı düşünüyor diye onu gizleyen
hem budala hem de alçaktır. Tek bir kişinin, benden başka herkes
yanılıyor.” demesi, güç şüphesiz. Fakat gerçekten herkes aldanıyorsa,
o ne yapsın?” (Daniel Defoe)
“Hiçbir zaman gerçekle sanal (algı) olan birbiriyle örtüşmez.
Fransız İhtilali: Halk büyük bir acı ve sefalet içinde, acımasız bir
kraliçe çıkar ve o ünlü sözü söyler. Der ki: Ekmek bulamıyorlarsa,
pasta yesinler” Evet, tahmin ediyorum bu cümleyi duyar duymaz
hepinizin aklına gelen ilk isim kraliçe Marie Antoinette gelir. Oysa
kraliçe asla ve asla böyle bir şey söylememiştir. Ama tüm kraliyet
ailesinin fertlerinin giyotine gönderilmesi, ne yapar? Farklı bir algı
yaratılmasını zorunlu kılar. Ve böyle bir söz üzerinden kraliçe adeta
bir nefret öznesi haline dönüştürülür.
Kovboy filmleri: Özellikle bizim dönemimizin pazar sabahlarının
vazgeçilmez filmleriydi.
Kimdir kovboylar? Beyazlar, iyi ata binerler, sâde ve basit bir
hayatları vardır. Ve iyi silah kullanırlar. Hepsi kahramandırlar. Ve
kime karşı savaşıyorlar? Vahşi, ilkel ve acımasız, kafa derisi yüzen
Kızılderililere karşı.

4 • HAK DİN-KIRMIZI ELMA
Peki gerçekte olan nedir? Amerika’nın 1492 yılındaki keşfinden
47 yıl sonra beyazlar yerli katliamına başlar ve dört yüz yıl boyunca
bu katliam devam eder. Aslında Kızılderililer sadece ve sadece yaşadıkları
toprakları korumaya çalışmaktadırlar. Ama algı bambaşkadır.
Ve belki de dünya tarihinin en büyük yanılsaması:
Hitler: Kendisi aslen bir Alman vatandaşı bile değildir. Resmi
hiçbir eğitimi yoktur. Ama kendisini Alman halkına büyük bir lider
olarak benimsetmeyi başarır.
Örneğin Hitler şöyle der: “Almanlar üstün ırktır! Âri ırktır!
Kimdir Almanlar? Uzun boylu, sarışın, açık renk gözlü insanlardır!
Öyle bir algı, öyle bir kara propagandadır ki, bir kişi bile
çıkıp Hitler’e,” peki sen niye bir zahmet edip aynaya bakmıyorsun”
demez. Ve sonuç, faturayı sadece Alman halkı değil, tüm dünya acı
bir şekilde öder. İkinci dünya savaşı sonrasında yetmiş milyondan
fazla insan yaşamını yitirir. Tüm bunları niçin anlatıyorum? Gördüğünüz
gibi, binlerce yıldır, tarih boyunca gerçek ve algı arasında
sürekli olarak çekişmeli bir ilişki vardır.
Peki o zaman bakalım.
Gerçek Nedir?
Algı nedir? Bu görselde bir gerçeğimiz var. Kırmızı elmamız.
Bir de aynadaki aksi var. Bunu onun algısı olarak düşünebiliriz. Peki
bu görseli nasıl yorumlayabiliriz? Diyebiliriz ki, gerçek çok güçlü,
güzel, iyi. Algısı ise, çok zayıf. Yani iletişim danışmanlarına, medya
uzmanlarına büyük iş düşüyor. Ama benim özellikle üzerinde durmak
istediğim. Burada ne var? Burada koca bir yalan var, burada
beyin yıkama var, burada manipülasyon var, burada kara propaganda
var. Yani olmayan bir şeyi var gösterme çabası var. Altını çiziyorum.
Eğer bir yerde gerçek varsa, bir yerde şeffaflık varsa, netlik
ve açıklık varsa, dürüstlük varsa, etik varsa, güzel ahlak varsa, orada
etkili iletişim vardır. Ama bir yerde yalan varsa, dolan varsa, kara
propaganda varsa, beyin yıkama varsa, manipülasyon varsa, orada
sinsi ve şeytani bir iletişim vardır.

HAK DİN-KIRMIZI ELMA • 5
İşte sinsi iletişim dediğimiz şey büyük yanılsamalara neden olabilir.
Peki nasıl? Bir örnek üzerinde anlatmaya çalışacağım. Ve size,
kimi iletişim tekniklerinden söz edeceğim. Her tekniğin arkasında
aslında çok kapsamlı araştırmalar, bilimsel çalışmalar var. Ama ben
olabildiğince en sâde ve net şekilde aktarmaya çalışacağım.
Neden?
Çünkü geçmişte insanlar için, toplumlar için en büyük tehdit,
toprakların işgal edilmesiydi. Bugün ise en büyük tehdit, beyinlerin
işgal edilmesidir. Onun için bu tekniklere dikkat etmenizi
rica edeceğim. Kırmızı elmamızı bir gerçek olarak kabul ediyoruz
ve gökten bir de mavi elmayı düşürüyoruz! Size sorsam, desem ki,
hangi elmayı yemek istersiniz? Tahmin ediyorum, aklı başında hiç
kimse mavi elmayı yemek istemez. Özellikle de mavi rengi seçtim.
Çünkü insan içgüdüsel olarak mavi renkteki bir şeyi yemek istemez.
Şöyle bir düşünün! Doğada mavi renkte hiçbir yiyecek yoktur. Ama
ben yadi teknikten bahsedeceğim ve bu yedi teknik sonrasında kim
bilir belki de çoğunuza bu mavi elmayı yedireceğim. Yada birileri bu
teknikleri kullanarak kitlelere mavi elmayı yediriyor.
Ne yapıyor?
1. Teknik:
Riski yönet: bakın ne kadar afilli bir tanım! Riski yönetmek,
gayet şık duruyor. Ne yapıyorum? Aslında sizin için, çocuklarınız
için, çevreniz ve doğanız için, toplumunuz ve demokrasiniz için,
geleceğiniz ve dünyanız için tehlikeli olan bu mavi elmadaki her
türlü riski, risk emaresini yok ediyorum! Şimdi ben aynı soruyu bir
daha size sorsam, hangi elmayı yemek istersiniz? diye. Evet, tahmin
ediyorum, bir çoğunuz kırmızı elmayı yemeyi tercih edecektir. Ama
yine kim bilir, belki aranızda bazıları, “acaba şu mavi elmayı bir
denesek mi? diye düşünmeye başlayacaktır. Çünkü artık risk yoktur!
2. Teknik:
Ne yapıyorum? Yeniden tanımlıyorum: Kırmızı elma, ah bu
kırmızı elma var ya, eski, demode, sıradan, yavan, ucuz, tatsız. Mavi

6 • HAK DİN-KIRMIZI ELMA
elma ise, yeni, sıra dışı, eşsiz, faydalı, benzersiz, leziz, tatlı, hatta
sağlıklı. Dikkat edin, sözcükler, sadece sözcüklerden ibaret değildir.
Sözcükler, sizin algı haritanızı şekillendirir. Algı haritanızı, zihin
haritanızı renklendirir. Şimdi ne oldu? Mavi elma daha kıymetli
oldu! Yeniden tanımladığım için, yeniden değer biçtim.
3. Teknik:
Büyüt: Büyük olan her şey daha iyidir, etkileyicidir, daha
doğrudur, daha güzeldir algısı üzerine oyna! Onun için biz büyük
evlerden, büyük arabalardan, büyük projelerden, büyük uluslardan,
büyük başarılardan, büyük liderlerden bahsediyoruz. Sadece bu da
yetmez! Rakibini yani bu örnekteki gerçeği küçült, mavi elmayı yani
yalanı, dolanı, manşet yap, gerçeği ise, satır aralarına gizle. Ona ulaşmayı
zorlaştır. Hatta daha da öteye git, kırmızı elmayı tamamıyla
yok et! Hitler’den söz edip de, Dr. Paul Goebbels’ten söz etmemek
olmaz. Malumunuz, Goebbels Hitler’i, Hitler yapan kişidir.Hitler’in
propaganda bakanıdır. Tam ismi şöyledir. “Halkı aydınlatma ve propaganda
bakanı” Ve Goebbels’in yaptığı ilk işlerden biri, Berlin meydanında
kimi düşünür ve yazarların kitaplarını yakmak olmuştu ki,
o kitaplar barıştan, insanlıktan, demokrasiden bahseden kitaplardı.
4. Teknik:
Çoğalt: Daha çok olan daha iyidir algısı üzerine oyna!
Ne yapıyoruz? En çok satan kitaplar, en fazla izlenen, en fazla
dinlenen, en çok seyircisi olan, en çok oy alan partiler daha iyidir
algısı üzerinde yoğunlaşıyoruz. Düşünün! Şurada binden fazla
insanız ve hepimizin elinde birer mavi elma var! Bakıyorum. Senin
elinde kırmızı elma mı var? Cesaret edip evet demeyebilir. Herkesin
elinde mavi elma varken, kırmızı elma yenir mi? Yani bu kadar insanın
içinde o kırmızı elmayı alıp yemekten çekinecektir. Belki gizli
gizli çantasına bile koymaya çalışacaktır. Çünkü bu mavi elmayı
kutsayıp, büyütüp, çoğaltırken, kırmızı elmayı yalnızlaştırıyorum,
küçültüyorum, değerini düşürüyorum. Bu noktada detaya girmeyeceğim,
ama Elisabeth Noelle Neumann’ın “suskunluk sarmalı
teorisine” bir göz atmanızı isterim.

HAK DİN-KIRMIZI ELMA • 7
5. Teknik:
Bakın sizin için neler hazırlıyorum? Sepette bir sürü kırmızı
elma var. Ama Marilyn Monroe’nun tercihi mavi elmadır. “Kim bilir
belki de, güzelliğini bile mavi elmaya borçludur” dediğimde mavi
elma ile güzelliği ve şöhreti ilişkilendiriyorum. Bu kimi zaman bir
otorite de olabilir. Bilim adamlarına mavi elmanın faydalarından
bahsettiriyorum! Mavi elma iyidir, faziletlidir, sağlıklıdır, faydalıdır
diye! Tâbi bütün bunların hepsi yalandır. Onun için bazı televizyon
kanallarında mavi elmayı tartıştığımda, aslında olmayan bir şeyin
yani yalanı, dolanı, sanki gerçekmiş gibi size algılatmayı başarıyorum.
6. Teknik:
Evet senaryosunu ben yazdım. Hikaye şöyle başlar. Michelle
Pfeiffer, elinde bir mavi elma, tam onu ısırırken, kafeye giren Bruce
Willis’le göz göze gelir. Ve bütün hikaye o ilk bakıştan sonra başlar,
dedim. Ve şimdi çoğunuz o aşk hikayesini merak eder oldunuz. Bir
süre sonra mavi elmayı ölümsüz aşkın sembolü olarak kabul etmeye
başlayabilirsiniz. Yani hikayeyi kullan! Hikayenin gücüne inan!
Sadece mavi elmayla ilgili hikaye anlatma! Kırmızı elmayı kötüleyen
hikayeler de anlat. Bak! Bu kırmızı elma var ya, bu kırmızı elma! Ta
Adem’le Havva’dan beri tüm kötülüklerin, tüm günahların anasıdır.
Bu arada parantez açıyorum. Nasıl kullanıyorum deyimi? “Kötülüklerin
anası’ kötülüklerin babası” demiyorum. Hikayede de kırmızı
elma yiyen de Adem’e yediren de Havva’dır. Yani Âdem’in hiçbir
suçu yoktur! Aldatıldı!
7. Teknik:
En sonuncusu ama daha az önemlisi değil, belki hepsinden daha
önemli.
Tüm teknikleri tekrar et, tekrar et, tekrar et. Riski yönet!
Yeniden tanımla, yeniden etiketle, büyüt, çoğalt otoriteyle, şöhretle
ilişkilendir. Hikaye anlat, rakibini kötüle! Ve bütün bunları
sürekli olarak tekrar et.

8 • HAK DİN-KIRMIZI ELMA
Yine Goebbels’in o ünlü sözü: Kitleleri yönlendirmek ve etkilemek
istiyorsanız, ortaya kocaman bir yalan atın. Ama çok büyük
bir yalan olsun.
İkinci kriter: Çok basit bir yalan olsun. Sonrasında bu basit ve
çok küçük yalanı sürekli olarak tekrar et ve ardından kitlelerin o
yalanı nasıl gerçekmiş gibi kucakladıklarını otur seyret. Bunları
niçin söylüyorum?
Sonuç: Aslında mavi elma yok, o koca bir yalan, tamamıyla
beyin yıkama, manipülasyon ve kara propagandanın bir eseridir.
O yüzden lütfen, ama lütfen, zaman zaman da olsa algılarımızı sorgulayalım,
aldanmayalım birini de aldatmayalım. Algı sihirbazlarına
kanmayalım ve ne olursa olsun, her fırsatta, her daim gerçeğin
peşinde olalım. Bilgi çağında bilgiye ulaşmak kolaydır. Ama gerçek
bilgiye ulaşmak zordur. Neredeyse onu bulmaya çalışalım. Köşede
ise arayalım bulalım. İyi haber: İnanın gelecek daha iyi, daha güzel,
daha sağlıklı, daha lezzetli ve en önemlisi bâki olandır. Dün vardı,
bugün var, yarın da var olmaya devam edecektir. Dolayısıyla yolunuz,
iletişiminiz ve algınız açık olsun.”
(Sedef Kabaş’ın Anlatımından)
Suskunluk Sarmalı Teorisi
Suskunluk sarmalı, bireyin/kişilerin toplum tarafından kabul
görmek için kendi düşüncelerini bir kenara bırakıp suskunluğa
bürünmesidir. Toplumda güçlü olan görüşler ana akım kitle iletişim
araçlarıyla sıkça beslendiği için çoğu birey içinde bulunduğu
durumu sağlıklı şekilde değerlendirememekte ve “korku” güdüsüyle
içinde bulunduğu koşullara tepkisizleşmektedir. Suskunluk sarmalı
kavramına en uygun örnek belki de Hitler’in yaptığı iletişim çalışmalarının
sonucunda iktidara gelmesi ve bu süreçten sonra yaşanan
olgulardır. Hitler, yoğun propaganda ve diğer kitle iletişim çalışmalarıyla
birlikte toplumun büyük kısmı üzerinde etkili olmuş ve kitleleri
peşinden sürüklemeyi başarmıştır. Dünya tarihi açısından pek
çok dramatik vakaya imza atan Hitler’in bu kadar güçlü olmasına

HAK DİN-KIRMIZI ELMA • 9
ve toplum tarafından sorgulanmamasına yol açan durum suskunluk
sarmalıdır. Hitler elindeki tüm “fiziki” ve “iletişim” gücünü kullanarak
toplum üzerinde kendi egemen görüşünü sağlamıştır. Hitler gibi
düşünmeyen veya ona muhalefet etmek isteyen kişiler ise ya büyük
cezalar ya da toplumdan dışlanma korkusu ile suskunluk sarmalının
içine sürüklenmiştir. Bu örnek tabi ki demokrasinin olmadığı
toplumları yansıtsa da suskunluk sarmalı yine de hayatımızın içinde
etkisini farklı boyutlarda göstermeye devam etmektedir.(mahalle
baskısı, aile baskısı vs.)
Birey ne zamanki kendi görüşlerinin kitle iletişim araçları
tarafından dile getirildiğini görürse, kendi düşüncelerini dile getirebilmek
için daha cesur davranabilmekte ve suskunluk sarmalının
içinden çıkabilmektedir. Bu nedenle demokratik ve modern
toplumların en önemli argümanlarından olan “muhalefet/eleştirel
bakış açısı” toplumun suskunluk sarmalına girmesini engellemeye
ve demokratik zemini korumaya katkı sağlamaktadır.

Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için lütfen reklam engelleyicinizi kapatınız.