Uzun yıllar tanınmış liselerde Türkçe öğretmenliği yapmış İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu bir öğretmenimiz Anadolu liseleri hazırlık sınıfları için bir Türkçe dilbilgisi kitabı yazmış. Öğretmenimiz 1987’de basılan bu kitabında “Türklerin gırtlak yapısı, ancak yirmi dokuz tane ses çıkarmağa elverişlidir. Bu yüzden Türk alfabesindeki harfler yani seslerin işaretleri yirmi dokuz tanedir,” diye yazmış.
Günümüzde de ses ve harf ayrımının farkında olmayanlar vardır. On-line İngilizce öğretmeye çalışan anadil konuşurların çoğu da bu ayrımı yapamayanlar arasında.
Anadili İspanyolca olan birinin üç ayda anadili gibi İngilizce konuşmaya başladığın ilân eden bir reklâm dolaşıyor. Balığın birinin kavak ağacında bir yuvaya yerleştiğini iddia etmek kadar aptalca bir reklâm olmuş.
Anadili İspanyolca olanların anadilleri gibi İngilizce konuşabilmeleri imkânsız değilse de çok zordur. İngilizcenin konuşuruna göre 15-20 ünlüsüne karşılık İspanyolcanın sadece 5 temel ünlüsü vardır.
İspanyolca konuşurların kendi dillerinde olmayan İngilizce ünlüleri duyabilmeleri için iyi bir “kulak” eğitimi gerekir. Oysa anadili İngilizce olan uzmanlar hem dilbilgisi öğrenmenin hem de telaffuz eğitiminin gereksiz olduğu gibi ahmaklık ötesi bir görüş ileri sürüyorlar. Aslında bu saçmalığın nedeni uzmanların yeterli dilbilgisi olmaması ve sesbilim konusunda zır cahil olmalarıdır.
“İspanyolca Anadil Konuşurlar İçin Ses Bilgisi Dersi” adlı bir kitap yazılmış. Başlıkta “Phonetics”in yer alması önemli.
/p/ sesi hem İngilizcede hem de Türkçede var. Anadili gibi İngilizce konuşmak isteyen bir Türk, “pen” ve “map” sözcüklerindeki [p]’lerin farkını duyup ona göre seslendirmelidir.
Bir salak “İngilizce çalışmayı hiç sevmiyorum ama akıcı İngilizce konuşmak istiyorum,” diye on-line İngilizce kursu reklamı yapıyor.
KULAK EĞİTİMİ
Ergenlik yaşından sonra insan kulağının en büyük yeteneği “parazit” sesleri duyMaMAsıdır. Beyin, kendi anadilinde olmayan yerine kendi ses yelpazesinden bir ses “duyar”.
Türk kulağının İngilizce THREE /θriː/ sözcüğünü /tri/, they /ðey/ sözcünü /dey/ olarak duymasının nedeni budur.
Türkler /ˈgəʊɪŋ/ sözcüğünü neden /ˈgəʊɪŋk/ olarak duyar?
Türkçe ses yelpazesinde /ŋ/ sesi vardır ama sadece /k,g/ önünde kullanılmaktadır. Bu nedenle Türk kulağı /ŋ/ sesini duyunca aslında olmayan /k/ sesini de “duyar”.
Fransız kulağı /θ/ yerine /s/ sesini duyar. Çinliler ve Japonları için “room’ ve “loom” sözcüklerini ayırt edebilmek çoz zordur; /r/ ve /l/ seslerini “duymayı” ve telâffuzunu öğrenmeleri gerekir.
Misyonerliği yanında çok iyi bir dilbilimci olan Eugene Nida, misyonerlere kendi ana dillerinde olmayan sesleri “duymayı” öğretmiştir,
Anadil konuşurlar dilbilgisine düşman çünkü inanılmaz derecede cahiller. İçlerinde sıfat, zarf ve ad ayrımını yapamayanlar bile var.
Bu çakma uzmanların zararı çok olmaktadır.
Bazı Türkçe uzmanlarının yaptıkları büyük yanlışlardan biri de Türkçede ad ve sıfat ayrımının olmadığını söylemeleridir. Onlara göre “güzel kız” daki “güzel” sıfat, “Güzeller podyuma çıktılar” daki “güzeller” addır çünkü çoğul ekini almıştır.
Ne yazık ki bu yanlış bilgiler de öğrenmeyi zorlaştırmaktadır.
İngilizce ad olan “Liar”’ın Türkçe karşılığı “yalancı”dır. İngilizce dilbilgisini bir kenara bırakan bir Türk “He is very liar,” diyor. Bu tümcede iki ölümcül yanlış var. Birincisi, LIAR tekil bir ad olduğuna göre bir ad tanımlığı (a, the) ile kullanılmalıdır. İkincisi, VERY zarftır, adları niteleyemez.
COWARD “korkak” bir addır. *He is very coward” yanlıştır.
İlginç olan COWARD adının sıfat şeklinin zarf görünüşlü COWARDLY olmasıdır.
Bu örnekler zararın ne kadar büyük olduğunu gösteriyor:
GRIN AND BEAR IT
Çakma uzmanları ciddiye aldınız ve dilbilgisiyle telâffuza takılmadınız.
GRIN—GREEN
Türk kulağı bu iki sözcüğün telaffuz farkını duymayabilir çünkü Türkçe GİT ve GİY sözcüklerindeki [i]’ler “aynı” sestir.
GRIN sözcüğünü GREEN “yeşil” olarak algılarsanız AND bağlacı aynı türden sözcükleri bağlayacağından BEAR sözcüğünün de sıfat olması gerekir, ama değil.
Dilbilgisine ucundan bile yaklaşan biri bile, BEAR IT, öbeğine bakarak “bear”in eylem olduğunu anlar.
Bu durumda GRIN’in de eylem olması gerekir.
Şaka değil. Çakma uzmanların kurbanı olan bir gencimiz tam da çakma uzmanların istediği gibi dilbilgisine ve telâffuza takılmadan “Green and Bear It” tümcesini “YEŞİL VE AYI” diye çevirmiş.
Üzücü olan “Grin and Bear It”in 1932’ de başlayan ve George Lichtenstein’in “The Wall Street Journal” da 33 yıl sürdürdüğü günlük karikatür serisi olması. Lichtenstein çizdiği 8,000 karikatürle ABD’nin yaşam tablosunu çizmiş sıradan vatandaşın düşünce dünyasını yansıtmıştır.
“Grin and Bear It”, değiştiremediğin durumlara gülümseyerek (sızlanmadan) katlan anlamındadır.
Bir gazeteci “Grin and Russian Bear” sözüyle Trump’un Putin karşısındaki çaresizliğini vurgulamak istemiş.
Biz de giderek salaklık düzeylerini yükselten çakma uzmanları GRIN AND BEAR IT diyerek karşılamak zorunda kalıyoruz.
Haksızlık olmasın, aralarına Türkler de katılmış durumda.
Çakma uzmanlardan biri var ki salaklık düzeyi ölçülere sığmıyor. En son “Aferin”in İngilizcedeki güzel bir karşılığının “ATTA BOY” olduğunu söyledi. Demek ki üç yaş gurubu arasında olan bir uzman.
Ona da “ATTA BOY” olsun.