Osman Ergin 1985 ile 1986 yılları arasında “Menteşoğlu Kardeşler”
topluluğuna ait “Türkay Servis Taşıt AŞ” firmasında 34 FZ 882 ve 34 FZ 645 plakalı
tırların şoförlüğü görevini yapmıştır. Görevi kapsamında şoförlüğünü yaptığı tırlar ile
Menteşoğlu’na ait malları yurtdışına ihraç etmekteydi.
Firma yetkilileri tarafından Osman Ergin ve diğer şoförlere, her Türkiye sınırları dışına
çıktıklarında, ihraç ettikleri mallara ilişkin faturaları imha etmeleri gerektiği talimatı
verilmiştir. Bu fatura bedellerinin çok yüksek olması nedeniyle, şüpheye kapılarak yetkili
birimlere bildirmek adına ilgili faturaları imha etmemiştir. Ayrıca, diğer şoförlerden de
onlarda bulunan faturaları talep etmiştir.
Bunun yanında, Osman Ergin; malları taşıdığı ülkelerde malın boşaltılması öngörülen
yerlerdeki depolar tamamen dolu olmasına rağmen, yetkililer tarafından malların yine de
teslim alındığını, fakat müvekkilin kullanımında olmayan bir kamyon ile başka bir bölgeye
götürüldüğüne ve kimi zaman kamyonlarca malın çöplüğe atıldığına tanık olmuştur.
Bilahare Osman Ergin, taşınması öngörülen malları kontrol ettiğinde, gümrük
kayıtlarında mantar, kerevit, salyangoz, kurbağa bacağı vs olarak görülen kutuların
yalnızca su dolu olduğuna şahit olmuştur. Bunun üzerine, şüpheleri iyice artan müvekkil,
devletin zararına olacak şekilde işverenleri tarafından işlem yapıldığı kanaatine varmıştır.
Yapmayı planladığı işin hayati bir risk taşıyacağını bilerek ikamet ettiği Kütahya’nın
emniyet müdürü Ali Sakallı ile temasa geçmiş ve tanık olduğu olayları tek tek bildirmiştir.
Bu esnada, Ali Sakallı’ya olaya ilişkin fotokopileri vermiş ve müvekkile isminin gizli
tutulacağı ve ihbarının değerlendirilerek ilgili birimlere iletileceği bildirilmiştir.
Osman Ergin ihbarının, Kütahya Emniyet Müdürlüğü Mali Şube Müdürlüğünce
değerlendirilmesi neticesinde, 25.07.1986 tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğüne
(Kaçakçılık İstihbarat ve Harekat Daire Başkanlığına) DSİ23-444 sayılı yazımız ile
“Menteşoğlu Kardeşler” topluluğu şirketinin aslında yurtdışına salyangoz, mantar vs
ihracatı yapmadığı, hayali ihracat yaptığı ihbar edilmiştir. Bunun üzerine 31.10.1986
Tarihinde Hazine Kontrolörü olan Fikret Demirbüken Kütahya’ya gelerek, söz konusu
ihbarına ilişkin ifadelerini almıştır.
Osman Ergin ihbarı neticesinde ilgili birimler gerekli araştırma ve incelemeleri yaparak,
“Menteşoğlu Kardeşler” topluluğuna ait firmalar tarafından hayali ihracat yapıldığını tespit
etmiştir. Netice olarak devletimizin çok büyük bir kaybı önlenmiştir. Ayrıca verilen cezalar
ve uygulanan yaptırımlar ile devletimizin uğradığı kayıplar telafi edilmiştir. Bu kapsamda
müvekkil 26.12.1931 tarih ve 1905 sayılı MENKUL VE GAYRİMENKUL EMVAL İLE
BUNLARIN İNTİFA HAKLARININ VE DAİMİ VERGİLERİN MEKTUMLARINI HABER
VERENLERE VERİLECEK İKRAMİYE HAKKINDA KANUN kapsamında ihbar ikramiyesi
almaya hak kazanmıştır.
Buna rağmen ikramiye kendisine ödenmemiştir. Başvurularımızın sonuçsuz kalması
üzerine konu yargıya intikal etmiştir. İdare ilk başlarda kendisinden önce de bu konuda
bilgisi olduğunu ifade etmiş isede yargılama esnasında ki cevapları tutarsız, hatta bizim
iddialarımızı destekler mahiyette olmuştur.
Osman Ergin ikramiyenin kendisine ödenmesini ve hakkı olan ikramiye bir başkasına
ödenmiş ise hangi gerekçelerle, ne zaman ve kime ödeme yapıldığının bildirilmesini talep etmiştir.
İstanbul Vergi Mahkemesi, 2020/1310 Esas No.’lu dosya ile açtığımız davada ileri
sürdüğümüz iddialarla ilgili gerekli soruşturmaları yapmaktansa, idarenin cevabını esas
alarak davamızı reddetmiş, istinafta onaylanan dosya, talebimiz üzerine Danıştay’a
gönderilmiştir. Haklılığımızı kanıtlayan her türlü belge elimizde mevcuttur. Ayrıca ilgili
dosyalar da, TBMM, İstanbul İdare Mahkemesi, Danıştay, Emniyet Genel Müdürlüğü ve
Maliye Bakanlığı nezdindedir.
Bu konu kendi başına çok önemli bir adli vakadır. Öte yandan etkin kamu oyunun,
geçmişteki, hayali İhracat, kaçakçılık, suç örgütleri, yolsuzluk konuları ile idare bünyesinde
kaybolan ikramiye konusuna ve devlete güvenerek, ilk başta ikramiye alacağını dahi
bilmeden, tamamen yurtseverlik ve adalet duygusu ile hareket ederek, yaşam boyu çile ve
sıkıntıya uğramış bir vatandaşın öyküsüne duyarsız olmayacağı değerlendirilmektedir.
Konu bir dönem siyaseti de etkilemiş bir yolsuzluktur. Zamanında basın ve kamuoyunu
uzun bir süre meşgul etmiştir. ( Zengin bir arşiv elimizdedir.) Rahmetli gazeteci Ünal İnanç
ve Tuncay Özkan, başta olmak üzere zamanında özel dergilerin ve kitapların konusu
olmuştur.Yaşları müsait olanlar şöyle ya da böyle hatırlamakla beraber, genç nesiller
konudan bihaber. Oysa ki ülkenin geçmişini anlamak isteyen bir genç, olay ile çok
ilgilenecektir. Basın, yolsuzluk, siyaset üçgeninde basının temiz ve etkin inisiyatiflerinden
biridir. Bu yönü ile basın tarihi bakımından önemli bir örnektir. Konu muhtemelen idare
içerisinde bazı şahısların, hayali muhbirler oluşturarak ayrı bir yolsuzluk yapmaları. Bu
yönü ile de ilginçtir. Güncel olarak da araştırıldığında yakın zamanda da vergi görevlilerinin
görevleri gereği yürüttüğü soruşturmalarda hayali muhbirler oluşturarak ikramiye almaya
çalıştığının belirlendiği ve bazı soruşturmalar ve tutuklamalar olduğu da görülecektir.
Son olarak da bu tür olaylar ortadan kalkmış değil, sadece ortaya çıkmıyor. Bu konuda
çaba gösterenleri adalet sisteminin ödüllendirdiğinin görülmesinin yeni olayların açığa
çıkartılarak, daha temiz ve daha adil bir toplum oluşturma çabalarını destekleyeceği çok
açıktır. Bu bakımdan da konu ile ilgilenilmesinde ciddi bir kamusal yarar vardır.