İkinize de 2007 yılından beri söylüyorum; “Sakın yapmayın, gittiğiniz yol, yol değildir. Kölesi olduğunuz Emperyalist Devletlerle siz aşık atamazsınız. Çünkü heybeniz çöplü! Onlar sizin tüm açıklarını biliyor. Zamanında dedelerinizi de kullandılar. Dedeleriniz nasıl hüsrana uğradılarsa sizler de rezil olacaksınız.
Sizi “Bölücü-Kürtçülük” kuyusuna atacaklar, orada debelenip duracaksınız, çıkamayacaksınız demiştim, inanmadınız. Şimdi o kuyudan çıkmak istiyorsunuz. Çıkamazsınız! Çünkü sizi o kuyuya atanların, size uzattıkları ip kısa! Öyle çaresizsiniz ki, Öcalan’a “SDP/YPG’YE söyle, anlaşmaya uysunlar, silah bıraksınlar” diye yalvardınız!
Türk Milletine ne demiştiniz? “Terörsüz Türkiye olacak. PKK tüm unsurlarıyla silah bırakacak, huzur gelecek!”
Dün SDG, Öcalan’ın “Silah Bırakın” çağrısına yazılı olarak cevap verdi.
Altında “Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Dış İlişkiler Dairesi” imzası bulunan yazıda şunlar söylendi;
“Değerli Önderimiz;
Bilmenizi isteriz ki, bugün bölgede aldığımız her karar yalnızca bizim iç irademize dayanmayıp, komşu aktörlerin tutumları, uluslararası arabulucuların pozisyonları ve bölgede bizimle istişare halinde olan
(Devlet Dışı) ve (Devlet Aktörlerinin) değerlendirmeleriyle birlikte şekillenmektedir.
Rojava’ya yönelen geniş halk desteği, diasporadaki dayanışma ve birçok uluslararası aktörün ilgisi bizim için hem moral bir güç hem de pratik bir güvence kaynağıdır. Bu destek, mücadelemizin meşruiyetini ve kazanımlarımızın uluslararası görünürlüğünü sağlamaktadır. Eğer sürecin bütün yönleriyle güvence altına alınmadan, silahların veya idari yetkilerin tek taraflı ve ani devri gibi adımlar atılırsa, sadece yereldeki halkımızın umutlarını kırmakla kalmayız, aynı zamanda küresel dayanışmayı ve siyasi manevra alanımızı da geri dönülmez biçimde zaafa uğratma riskiyle karşılaşırız.”
Açıkçası, SDG denen PKK türevi diyor ki; “Tamam sana lider dedik ama, dediklerini yapamayız. Biz, tek başımıza değiliz. Devletler ve Devlet Dışı güçlerin emrindeyiz. Silah bırakmayacağız!
Bakın, size “Türkiye’nin Suriye Politikasını” değiştirtip, İsrail için çalışır hale getiren Küresel Çete, iktidarınıza neler yaptırdı?
-İsrail’in bölgede en çekindiği devlet Suriye idi. Önce Türkiye’ye 13 milyon sığınmacıyı süpürdüler, şimdiki SDG’YE alan yarattılar. SDG’YE binlerce TIR dolusu ağır silah verip, devlet olmasının yolunu açtılar. Yetmedi, 2 Milyon Afganlıyı da Türkiye’ye soktular. Ülke uyuşturucu merkezi oldu.
Size Suriye Devletini yıktırdılar. Milyarlarca Dolarımızı bir hiç uğruna harcattılar, ekonomimizi alt-üst ettiler.
-İsrail, Golan Tepelerini aldı, Şam’a dayandı. Bölgedeki en büyük su kaynaklarını ele geçirdi.
-İsrail kendi güdümündeki SDG/PKK güçlerini kullanmaya başladı. Gözünü, Türkiye’nin Doğu-Güneydoğu’daki su kaynaklarına dikti. İsrail ile komşu olduk.
Yarattığınız manevi kırılma o hale geldi ki, Öcalan denen Bebek Katilinin adı,
Türk Devletinin kuruluşunu yapan Gazi Meclis’te, hainler tarafından haykırıldı.
Burası, Türk Milletinin sabredebileceği son nokta idi.
Türk Milleti için bundan böyle sizler yoksunuz. Kuyudan çıksanız da, çıkmasanız da, Türk Milleti sizleri, gönlünden de beynin de sildi!
Bundan sonrası, Türk Milletinin ve Türk Yargısının işidir.
Sağlık ve başarı dileklerimle