Hollanda’da, Theo Loevendie, Ersoy Demir ve Duygu Alkan gibi isimlerin icra ettikleri müziklerin, artıları ve eksileri nedir?
Onyıllardır, ‘Arabesk’ olarak anılan çalıntı müzik ile Türk-Yunan müzik çalıntıları, müziği dejenere etmiyor mu?
Hollandaca şarkıları Türkçe, Türkçe şarkıları da Hollandaca okuyan Ersoy Demir’i nasıl yorumlayacağız?
Türkiye’de aldığı müzik eğitimini, Hollanda’da geliştiren ve farklı müzikleri sentezleyen Duygu Alkan bir yaratıcı mı?
Araştırma ve yorum:
Gençlik yıllarımda müzik ile yakından ilgilenmiş, Mersin Türk Musiki Cemiyeti’nde çalışmalar yapmış, İstanbul’da çadır tiyatrolarında sahne almış, eski bir müzik sempatizanı olarak kaleme almakta olduğum, aşağıdaki müzik araştırması, pek çok soruya tam cevap veremeyecek ama, insanları bu konuda düşünmeye sevk edecektir.
Üstteki kimlik kartında görülebileceği gibi, şöhreti müzik dalında ararken, medya dalında bulan bir yazar olarak kaleme alacağım bu müzik araştırması, tabii ki tartışmaya açık bir yazı olacaktır.
Müzik denince, bizim aklımıza gelecek olan ilk çeşitler Türk Halk Müziği ve Türk Klasik Müziği’dir. Avrupalılar’ın aklına gelecek olan ilk müzik çeşidi ise Opera. ABD’nin Güney Doğu’sundaki Amerikalılar’ın aklına Country, diğer bölgelerdekilerin aklına Rock, Güney Amerika’dakilerin aklına Samba ve Tango gelir.
Afrikalılar’ın aklına gelecek olan müzik türü, Batı tarafından kendilerinden çalınmış olan Caz ve Blues türüdür.
Asyalılar’ın aklına ilk gelecek olan müzik türü ise, Hint, Çin ve Japon müziği olabileceği gibi, Batı hegamonyasının etkisiyle yerleşen müzik gelir.
Türk ve Arap müziğindeki makam, diğer müzik çeşitlerinde bulunmaz.
Bilirkişiler, makamı şöyle izah ediyorlar:
“Türk musikisinde, kullanılan ses dizilerinin (gam) belli kurallar çerçevesinde kullanılmasıdır. Makamların dizileri, aralıkları eşit toplamı 53 koma olan sekiz sesten oluşur. Dizileri aynı olan makamlar birbirlerinden seyirlerine göre ayrılır. Bu yüzden makamda seyir çok önemlidir. Türk musikisinde diziler perdelerden oluşur ve 43 adet perde mevcuttur Türk müziğinde. Makamların karar sesleri, güçlüsü, yedeni, asma kararları ve bazen de ikinci güçlüleri olur.”
Makam konusundaki zenginlikleri anlatmaya sayfalar yetmez.
Hollanda’da ünlü bir müzik virtüözü olan Theo Loevendie, Türk müziği ile Hollanda müziği kıyaslaması yapılamayacağını, Türk müziğinin makam ve ses (gam) olarak Hollanda müziğinden çok daha zengin olduğunu söylüyor. Repertuarında onlarca Türk eseri olan Loevendie’nin yaşam öyküsünü kısa da olsa az sonra yazacağım.
TÜRK MÜZİĞİ KAYBOLUYOR
Klasik Türk müziği parçalarını icra eden o kadar tanınmış enstrüman üstadları ve solistleri vardı ki, konserlerde, radyo ve televizyonlarda isimlerini duya duya ezberlemişizdir.
Daha sonra, Arap müziğinden çalıntılar ile ‘Arabesk’ türünü müziğimize sokanlar, müziğe ilk darbeciler olmuştur. Batılıların aksine, neşelendirme yerine hüzünlendirme yaratan bu müzik türü, insanlarımızı umutsuzluğa sevketmiştir.
Ne yalan söyleyeyim, şahsımı da arada bir etkisi altına alan bu müzik türü, insanları iş hayatında da etkilediği için başarısızlıkların kaynağı olmuştur.
Tarihe karışan Zeki Müren ve Müzeyyen Senar gibi sanatçıların yok oluşundan sonra ortaya çıkan
‘lay lay lom’ müziği, ne makam ve ne de gam olarak hiç de doyurucu olmamıştır.
Sadece ticari kazancı hedefleyen radyo ve televizyon şirketleri de, Klasik Türk Müziği’nin o ünlü icracıları yerine, günümüzün ‘lay lay lom’cularını sergilemeyi tercih etmişlerdir.
Batı’da da, Türkiye’deki müzik kaybına benzer durumlar yaşanmaktadır. Batıda artık Frank Sinatralar, Tom Jonesler, Frida Boccara’ların yerini, Türkiye’deki gibi ‘lay lay lom’cular aldı.
Beethoven, Mozart, Vivaldi, Haydn, Chopin, Bach, Schubert, Verdi ve Rossini gibi müzik yaratıcıları da özlenir oldu.
Dejenere olmakta olan müzik hakkında daha pek çok eleştiri yapabilirim.
Ama ben sizlere günümüzdeki gelişmelerden üç örnek ile bir şeyler anlatmaya çalışayım.
Haber, Ersoy Demir ile ilgili. Değerli meslektaşım Abdullah Aşıran’ın aşağıdaki haberini takip ettikten sonra, Ersoy Demir’i nasıl yorumlayacağınızı çok merak ediyorum doğrusu…
Haber şöyle:
Ersoy Demir’in Hollandaca “Hatasız Kul Olmaz” şarkısı 1 milyondan fazla izlendi
Küçük yaşlarda müziğe ilgi duyan Hollanda doğumlu Ersoy Demir, Orhan Gencebay, İbrahim Tatlıses, Müslüm Gürses ve Ferdi Tayfur gibi sanatçıların şarkılarını Hollandacaya çevirip seslendiriyor.
Hollanda’nın 2004’te vefat eden halk sanatçısı Andre Hazes’in şarkılarını da Türkçeye çevirip seslendiren ve “Türk Hazes” lakabıyla tanınan Demir, 17 yaşından bu yana düğünlerde sahne alıyor.
Demir yaptığı açıklamada, amacının, Türk müziğini Hollandalılara tanıtarak iki ülke arasında köprü kurmak olduğunu belirterek, şu ifadeleri kullandı:
“Hollanda şarkıları ile büyüdüm ama Türk müziğini çok seviyorum. Bizim müziğimiz kadar güzel bir müzik yok. Çok zengin ve duygu dolu bir müziğimiz var. Orhan Babamızın, Müslüm Babamızın, Ferdi Babamızın ve İbrahim Tatlıses’in şarkılarını Hollanda’ya tanıtmak istiyorum. ‘Hatasız Kul Olmaz’ şarkısı, sosyal medyada 1 milyondan fazla izlendi ve binlerce kez paylaşıldı. İnşallah Orhan Baba ile bir gün düet yaparız.”
Demir, uzun yıllar bu işi yaptığını ve son zamanlarda büyük ilgi gördüğünü vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Orhan Baba’nın, Müslüm Baba’nın, Ferdi Baba’nın, İbrahim Tatlıses abimizin müziklerini Hollandacaya çevirip söylüyorum. Hollandaca sözleri bulmakta baya bir zorlandım ama sonunda başardım. Bazı parçalarla 3 ay uğraştım, çünkü tonlar ve melodilerin uyum sağlaması lâzım. Hollandaca ve Türkçe arasında çok fark olduğu için, kelimeleri şarkıyı bozmadan yerleştirmek lazım. Çok zorlandım ama başarılı olunca çok güzel oluyor. Sosyal medyadan çok mesaj geliyor, başka şarkıları da Hollandacaya çevirmemi istiyorlar.”
Repertuarında çok sayıda şarkı bulunduğunu ve bu işi yapmaya devam edeceğini dile getiren Demir, hem Hollandalı hem Türk sanatçı arkadaşlarına besteler yaptığını, müzik çalışmalarını da uzun yıllar birlikte çalıştığı Hollandalı bir arkadaşının stüdyosunda yaptıklarını anlattı.
Demir, Türklerin yanı sıra Hollandalılardan da güzel geri dönüşler aldığına işaret ederek, “Türk düğünlerinin yanı sıra Hollanda düğünlerinde veya doğum günü partilerinde de sahne alıyorum. Türk şarkılarını, Hollandaca söylediğimde Hollanda müziği duygusunu, Hollandaca şarkıları da Türkçe söylediğimde Türk müziği duygusunu veriyorum.” ifadesini kullandı.
Türkiye’de de sahne aldığına değinen Demir, İstanbul’da Hollanda Başkonsolosluğunda aldığı sahnede, iki ülkenin bayrağı altında şarkı söylemenin gurur verici olduğunun altını çizdi.
“Hazes’in eşi, beni Hollanda’da TV programına çağırdı”
Hollandalı sanatçı Hazes’in şarkılarını da Türkçeye çevirip seslendirdiğini söyleyen Demir, şunları kaydetti:
“Andre Hazes, ‘Hollanda’nın Müslüm Babası’ olarak biliniyor. Onun müziklerini de çok seviyorum ve söylüyorum. Onun eserlerini Türkçeye çevirip söylediğimde çok hoş geri dönüşler aldım. Hazes’in eşi, beni Hollanda’da bir televizyon kanalında yayınlanan programa çağırdı. ‘Sen, ilk defa bir Türk olarak Hazes’in şarkılarını Türkçe okuyorsun, bu çok hoşumuza gitti, böyle devam et.’ dedi. Ben de ona damar şarkılarını açıklamaya çalıştım çünkü Hazes’in şarkıları da damar, direkt kana giriyor.”
Ersoy Demir ile ilgili habere ve icra ettiği kliplere bakıp dinlediğimiz zaman, bu girişimin müziğe ne kattığı sorusuna verilecek cevabı merak ediyorum doğrusu. Ersoy’un tercüme şarkıları, dinleyenleri duygulandırıyor mu, yoksa sadece eğlendiriyor mu sorusu da muallakta kalıyor bence. Her şeye rağmen, Ersoy’un gayretlerini takdir etmek de bir borç olmalı bence.
Altta sizlere Ersoy Demir’in Türkçe ve Hollandaca bir klibini sunuyorum.
********************
Türkiye’de aldığı müzik eğitimini, Hollanda’da geliştiren ve farklı müzikleri sentezleyen Duygu Alkan bir yaratıcı mı?
Değerli meslektaşım Merve Yılmaz Oruç’un yaptığı bir röportajı sizlere sunarak, bu sorumun yanıtını hep beraber arayalım.
DUYGU ALKAN’IN HOLLANDA’DAKİ ÇALIŞMALARI
Sesinde Anadolu müziğinin tınılarını barındıran ve Hollanda’da müzik yolculuğuna devam ederek Türk müziğini birçok farklı coğrafyada temsil eden sanatçı Duygu Alkan, yeni albümü Serenad’ı dinleyicilerle buluşturdu. Klasik ve geleneksel Türk müziği ile popüler müzik icracısı olan Alkan aynı zamanda araştırmacı ve eğitmen. Hollanda’da doktora hazırlıklarına devam ederken farklı kültürlerden sanatçılarla müzik projelerinde yer alan Alkan kendi bestelerini de yapıyor. Müzikle dolu bir hayat süren Alkan’dan yolculuğunu ve yeni çalışmalarını dinledik.
-Müzik ile yolunuz nasıl kesişti?
-“Aslında hep içindeydim, çocukluğumdan beri tek hayalimdi ve gerçekleştirmek için elimden geleni yaptım, hâlâ da devam ediyorum. 2017’de Ege Üniversitesi Türk Müziği Ses Eğitimi Bölümü’nden mezun oldum. Master eğitimim için Hollanda’ya geldim. Codarts University’de dünya müzikleri altında Türk Müziği Bölümü’nde Osmanlı Müziği üzerine master eğitimimi tamamladım.”
-Şu an Hollanda’da neler yapıyorsunuz?
-“Avrupa’da farklı müzik gruplarıyla konserler veriyorum. Genel olarak Hollanda ve Belçika ağırlıklı. Klasik Türk Müziği ve Anadolu müziğini farklı müzik türleri ile sentezleyen projeler düzenliyorum ve onları hayata geçiriyorum. Bugünlerde Osmanlı – Barok müziğinden oluşan bir projem var. String Quartet ve Türk müziği enstrümanlarıyla, Klasik Türk Müziği ve barok dönemi Klasik Batı Müziği repertuvarından oluşan bir proje. Geçtiğimiz hafta kültürel diplomasinin de bulunduğu Yunus Emre Enstitüsü işbirliği ile bir konser düzenledik. Amsterdam’da bir tiyatro salonunda ve çok güzel geri dönüşümler aldık. Bu proje ile ilgili daha fazla konser düzenlemeye devam edeceğiz. Ayrıca Türk müziği koroları yönetiyorum, makam-vokal dersleri ile workshoplar veriyorum. Bir yandan da doktora eğitimime hazırlanıyorum.”
-Bize yaptığınız müziği nasıl tanımlarsınız?
-“Dünya müziği terimini her ne kadar yeterli görmesem de öyle diyebiliriz. Bulunduğum projeye göre de değişebilir. Ama Duygu Alkan ses icrasında hem klasik hem geleneksel hem de popüler öğeler barındırıyor diyebilirsiniz.”
-Geçen yıl ninnilerden oluşan My Garden’s Perennials albümünü yayınlamıştınız. Bu albümden de bahsetmeden geçmek istemedim. Ninni fikri nasıl çıkmıştı?
-“İlk tiyatro deneyimimde ninniler söylemiştim. İnsanların sözlerini anlamadıkları halde ne kadar etkilendiğini gördüm. Bu da bana insanları çocukluklarına götürme fikrini yarattı. Greek Lullaby, Laye Laye, Lori Lori, Tamzara ve Durme Durme eserleri yer aldı albümde. Farklı dillerden sevdiğim ninnilerdi kendim yorumlamak istedim.”
-Yurt dışında yaşıyor olmanıza rağmen Anadolu müziği sizin hep bir parçanız ve müziğinizin içerisinde kendine yer buluyor…
-“Kendi alanımın bir parçası olduğu için mekân ve zaman çok fark etmiyor.”
-Şarkı sözü yazar mısınız? Bu eserlerden bir albüm gelir mi?
-“Evet, beste de yaparım. Bazen bestelerin üzerine şarkı sözü de yazarım. Konservatuvar yıllarımdan beri. Hem enstrümantal hem de sözlü bir çok bestem var. Dinlediğim müzikler, bulunduğum ortamlar ilham oluyor tabi. İlerde planlarım arasında yer alıyor sadece kendi bestelerimden oluşan bir albüm…”
-Son albümünüz Serenad’ı konuşalım. 5 parçalık bir EP…
İsmi nereden geliyor albümün? Albümde kimlerle çalıştınız?
-“İsmi benim 2018 yılında kurduğum Türk-Yunan müziği projemden geliyor. Bu albümde aşk temalı eserler seçtiğim için bu adın uygun olabileceğini düşündüm. Albümde dört tane Türk Halk Müziği bir de kendi bestem ‘Pervasız Kalp’ var. Diğer eserler; ‘Derya Kenarında Bir Ev Yapmışım’, ‘Evlerinin Önü Handır’, ‘Şu Karşıki Dağda Kar Var Duman Yok’ ve ‘Tutam Yar Elinden’. Albümün aranjelerini ve bağlamalarını Coşkun Karademir, gitarları ve yaylı tanburu Cenk Erdoğan, klasik kemençeyi Elif Canfeza Gündüz ve birbirinden değerli isimler çaldı.”
-Pervasız Kalp parçasının bir hikâyesi var mı?
-“Pandemi döneminde kendimi yalnız hissettiğim bir zamanda yazmıştım. Hollanda’nın yağmurları ve parkları bana ilham olmuştu. Yalnız ve uzun yürüyüşlerimde…”
-Ninni albümünde de Coşkun Karademir ile çalışmıştınız. Bu albümde de… Karademir ile bir müzik birlikteliği var. Neler söylemek istersiniz?
-“Müzik zevkine güvendiğim bir isim Coşkun Karademir. Hem insan olarak hem de müzisyen olarak çok iyi olduğu için severek çalışıyoruz.”
-Farklı dillerde şarkı söylüyorsunuz. Türkçe ya da farklı dilde şarkı söylerken duygu anlamında bir farklılık oluyor mu?
-“Çok teşekkür ederim. Türkçe anadilim olduğu için daha rahat hissediyorum tabi ki. Ama duygu olarak fark etmiyor benim için, Anadolu’da duygular o kadar ortak ki, kapılıp gitmemek elde değil…”
-Türkiye’de müzik çalışmalarınız olacak mı?
-“İki albümümü ve birkaç Klasik Türk Müziği kayıtlarımı Türkiye’de Türk müzisyenler eşliğinde yaptım. Sürekli gidip geldiğim için orada da yaşıyor gibiyim aslında. Umuyorum yakın zamanda ülkemde de konserlerim olur. Şu an da burada hemen hemen her hafta farklı müzik toplulukları ile konserler veriyorum. Konserler de olmayı isterim.”
-Enstrüman çalar mısınız?
-“Bağlama, piyano, lavta çalabiliyorum.”
-Yurt dışında yaşayan Türk bir müzisyen olarak orada yaşadıklarınızı merak ediyorum. Size ve müziğinize nasıl bakıyorlar?
-“Sadece Türkler tarafından değil Hollandalılar tarafından da seviliyor. Çalışmalarımı usta müzisyenlerle birlikte incelikle hazırlayıp sunduğum için bir hayli ilgi görüyor aslında. Çalıştığım müzisyenlerin çoğunluğu yabancı kültürden geliyor. Onlar da keyif alarak icra ediyorlar. Albümlerim farklı ülkelerde radyo listelerinde yer alıyor. Şaşırtıcı bir şekilde çok güzel dönüşler alıyorum.”
-Yurt dışındaki eğitiminiz ve katıldığınız uluslararası programlar sizin müziğinizi nasıl etkiledi?
-“Başka pencerelerden bakmama, müzikte daha cesaretli ve özgür hissetmeme vesile oldu diyebiliriz. Farklı kültürler bir nevi ufkumu açtı, büyük zenginlik ekledi yaptığım müziğe ve de hayatıma. Birçok başarı getirdi, en önemlisi müziğimi farklı kültürden gelen dinleyicilere ulaştırmamı sağladı.”
-Yabancı dilde bir albüm gelir mi?
-“Neden olmasın…”
-Tiyatro ile ilgili de çalışmalarınız olmuş. Bu anlamda yeni projeler var mı?
-“Evet Amsterdam Theater Rast ile birlikte bir deneyimim olmuştu, 2020’de. Geçtiğimiz ay ise Belçika’nın prestijli tiyatrolarından Ulusal Brüksel Tiyatrosu’nda çok özel bir deneyim yaşadım. Bu oyunlarda hem şarkı söyleyip hem aktörlük yaptım. Çok keyifliydi. Sahnede çekingen olmadığım için doğal olarak ilerledi aslında. Müzikten çok da uzak bir dünya değil tiyatro… Yeni bir proje daha var beni çok heyecanlandıran…”
-Nedir bu proje?
-“Hollanda’da bilindik bir orkestra ile Türk müziğini hikâye anlatıcıları ile sergileyeceğiz.”
-Müzik mesleki anlamı dışında size ne ifade ediyor?
-“Müzik de sanatın diğer dalları da zihin, beden ve ruha zaman zaman iyi gelebilecek, hayatımızda olmazsa olmazlarımızdan biri bence. Hiç mırıldanmadığınız bir gününüz oldu mu?”
-Mikrofonu elinize aldığınız anda nasıl hissediyorsunuz?
-“İnsanları kısa süre de olsa gitmek istedikleri yere, anılarına götürebilmek yani kısacası zaman yolculuğuna çıkarmak gibi. Bazen fırtınalı bazen durağan zamanlara…”
-Kimleri dinlemeyi seversiniz? Hangi müzik tarzını seversiniz?
-“Klasik Türk müziğini severim ama Jazz, blues, indie pop tarzını daha çok takip ederim. Türk sanatçılardan Erkan Oğur’u, yabancılardan ise Ella Fitzgerald, Billie Holiday’i çok severek dinlerim.”
-Çalışmalarınızda bu tarzlara yer veriyor musunuz?
-“Tam olarak söyleyemem bunu her ne kadar modern tınılara yer versek de… Ama ileriki projelerimde mutlaka bulunduracağım.”
-Müzik ile ilgili gerçekleştirmek istediğiniz bir hayaliniz var mı?
-“Performans alanında birçok hayalim var. Ama bir gün kendi okulumu açmayı çok isterim.”
-Eğitimci bir tarafınız da var. İleriki dönemde müziğe sadece bir eğitimci olarak mı devam etmek istersiniz, yoksa sahne sizin hayatınızda hep olacak mı?
-“Aslında hem eğitimci hem de performans sanatı olarak çok çok ilerlemek isterim, 10 yıl sonra da görmek istediğim nokta bu olur. Müzikte her zaman önceliğim performans oldu öyle de kalır zannediyorum çünkü çok seviyorum.”
CEVABI ARANAN SORU
Yukarıdaki hikâye de Duygu Alkan’ın Hollanda macerasını okudunuz. ‘Alkan’ın bu çalışmalar ile müziği zenginleştirme konusunda bir katkısı oluyor mu’ sorusunun cevabı da merak ediliyor. Duygu Alkan’ın da bir klibini altta sunuyorum. Bence başarılı bir çalışma ama karar sizin.