Selçuk ErenerolZOR YAZI

Sakız / Selçuk Erenerol

“Vatan bir bütündür, bölünemez.”

Erzurum Kongresi, 1919

Kurtuluş Savaşı ve akabinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti büyük bedeller ödenerek binlerce şehidin ve gazinin kanıyla muzaffer olabilmiştir. Bunu Türk ulusu olarak bazen göz ardı etmekteyiz. Vatanına bağlı olan hiçbir ruhun bu bedelleri unutmadığı kesindir, lakin bazen tarihimize yabancılaştığımız ve oynanan oyunların içerisinde gündeme saplanıp kaldığımız da aşikârdır.

Dünya, topyekün bir siyasal eksen değişiminin arifesindedir. 20. yüzyılın bitişiyle beraber oluşturulan dizayndan memnun kalınmaması ve kutupların hızlı bir şekilde yeniden şekillendirilmeye çalışmasıyla beraber zihinlerimiz yakın gelecekten çok hızlı bir şekilde kopmuştur. İlk asrını daha yeni doldurmuş olan ulus devletimizin kuruluş değerlerinden ve anlayışından zihnen ve ruhen uzaklaşmış kalabalıklar bulunmaktadır. Vatanın bölünmez bütünlüğünün önemini ve hayatiliğini anlayamayanlar bizlere bu günleri yaşatmaktadırlar.

Neredeyse tüm dünyada oynanan yeni düzen oyununun en büyük silahı kitleleri birbirinden çok farklı amaçlara hizmet ediyorlarmış gibi gösterip aslında, her zamanki gibi, ikili bir sistem çatışması içerisinde tarafların konsolide olmasını engellemektir. Bu yüzdendir ki cumhuriyetin muzaffer savunucuları ve onun düşmanları onlarca farklı gruba ayrılmış durumdadır. Bunun ise en büyük nedeni direkt olarak bölemeyeceklerini bildikleri bu vatanın önce ulusunu bölerek işe başlamalarıdır.

Bölünmüşlük yaratabilmenin birincil adımı adalet sisteminin ve hukukun içinin yavaşça boşaltılmasıdır. Sakız gibi esnetilmeye başlanan kurallar bir bütünü temsil etmemeye başlar. Adalet ve hukuk nosyonlarının sahip olduğu bağlantılar bir bir kopmaya başlar; hiyerarşi bozulur, suçun ve suçlunun tanımları değişir. Böyle bir ortamda artık uygulanmak istenen endoktrinasyona neredeyse sınırsız alan açılır. Gerçeklik algısı toplum arasında değişir, çünkü adaletin kılıcının kestikleri değişmiştir.

Siyasetin özünün, hukukun ruhuna aykırı davrandığı bir yerde uzlaşı yok olmuş demektir. Uzlaşı anlayışından uzaklaşan bireyler çatışan grupların tohumlarıdır. Bu tohumların filizlenmesi, yalnızca kaostan beslenenlere meyve verir. Filmin sonunda ise ya kaosu boğan taraf kazanır ya da herkes kaybeder.

Kaostan beslenebilmek de aynı şekilde soyutlaşan hukuktan ve sakız gibi esnetilen kurallardan geçer. Kaosun içerisinde düzen kurmaya çalışan anlayış hukuk nosyonunun öneminden bahsederken aynı zamanda bunu kendi çıkarları için rafa kaldırmış bir anlayıştır. Oyun, her zaman kurallara dayalı olsa bile, bu bağlamda, kuralların algılanış biçimi bir hayli farklıdır. Sıradan insanın şaşırdığı adaletsizlik, oyunu kuranlar için sadece başka bir fazdan ibarettir ve sonuca yaklaştıkları sürece sebep oldukları tahribat umurlarında değildir. Bu yüzden kaos içerisindeki düzen, durmaksızın, adaletsizlik üzerine inşa edilir.

Çok kutuplu olduğunu iddia eden bu sistem çatışması kendini topyekün kaotik bir düzen üzerinden yürütmektedir. Çarpıtmalar ve saptırmalar, kalabalıkların zihin dünyasındaki bütün kodları değiştirmeye çabalamaktadır. Adaletin kılıcı ne zaman iyilik ve doğruluk adına kalksa; fesat unsurları güneşi balçıkla sıvamaya çalışmaktadır. Bu ne denli beyhude bir çaba gibi gözükse de kimi zaman, ne yazık ki, işe yaramaktadır.

Düşünün ki bir bağımsız ulus devletin başkenti, o devletin kuruluşunun bütün özünü temsil eden ve bağımsızlığının ve egemenliğinin banisi olan bir kavramı, alelade bir şekilde başka bir devletin başkentinin kaderine bağlansın. Bu bir anda insanların zihin dünyasında kodladıklarını yerle bir etmez mi? Varlığın sorgulandığı yerde, yeni bir kaotik ortam tecelli etmez mi?

Devletlerin varlığı hem statükoyu koruyarak, hem de statükoyu yıkarak sürdürülebilir. Tarihte bu ve benzeri kırılmaların sayısız örneği vardır. Lakin yeni düzenin kutuplar ve eksenler çatışmasında hedefledikleri yıkım bir hayli farklı ve sarsıcı olduğunu hissettirmektedir. Oyun sonunda hedeflenen sonuç, varlığı ve manayı hangi tarafa doğru sürükleyeceği kısmi olarak belirsizdir. Belirgin olan tarafı ise insanlığın özüne art niyet taşıdığı gerçeğidir.

Soyutlaşan hukuk ve sakız gibi esnetilen kurallar, varlık ve mananın esas olduğu düzenlerin yıkımı içindir. Varlığın ve mananın esas olduğu düzenlerde toplu aidiyet, ortak geçmiş ve ortak bir geleceğe duyulan istek vardır. Ulus devletler, özlerinde, bu yapı üzerine kurulmuştur. İnsan, ortaklaşa (kolektif) bir yapıda varlığını sürdürür. Bu varlığı bireyselliğe indirgemek önce toplumu ayrıştırır, sonrasında kurulan ortak paydayı çürütür ve en sonunda da topyekün yıkımı getirir.

İkili düzen içerisinde yaratılmış olan bu çok kutuplu sistem, sahnedeki bütün güç odaklarını olabildiğince öne çıkararak, tarafların birlik ve beraberliğini bozmaktadır. Siyah ve beyazın esnetilerek savaşın gri alanlara çekildiği bu haklı mücadelede, doğru yerde birleşmek ve güçlenmek zaruridir.

Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için lütfen reklam engelleyicinizi kapatınız.