SUAY KARAMANZOR YAZI

UTANANLAR / Suay Karaman

 

27 Mayıs 1960 askerî harekâtının üzerinden 65 yıl geçti ve halen bu harekatın devrim olduğunu anlamayanların bulunması, ülkemiz adına üzüntü vericidir. Üstelik böylelerinin Atatürk’ün kurduğu partide olmaları da çelişkili bir durumdur. Eğer 27 Mayıs 1960 harekâtı, yanlış ve yanlı kaynaklardan öğrenilirse ‘demokrasiye darbe’ denir. Ancak getirdiği yeni ve çağdaş kurumlar ile ve özellikle 1961 Anayasası ile bir devrim olduğunu kavrayamayanlar için doğru bilgiler, güvenilir kaynaklar sürekli sunulmaya devam edecektir. Bunun yanında Demokrat Parti’nin ‘Tahkikat Komisyonu’ ile yaptığı sivil darbeyi bilmeyenler, yakın tarihimiz hakkında fikir ileri sürmemelidir.

 

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, yaptığı uzun konuşmalarda daldan dala atlayarak, söylemlerini çelişkilerle bitirmektedir. 27 Mayıs 2025 günü gruptaki konuşmasında şunları söyledi: “Bugün 27 Mayıs, 1960 darbesinin 65.yıl dönümü. 65 yıl önce yapılan o darbe, seçilmişleri asker zoruyla görevden uzaklaştırıp, seçilmişlerin yerine bir vesayet kurup, ülkeyi belli bir dönem de olsa seçilmişlerin yerine askerlerin ve onların görevlendirdiklerinin yönetmesini amaçlıyordu. 12 Mart muhtırası da 12 Eylül darbesi de 15 Temmuz darbe girişimi de hep seçilmişleri hedef aldı. Darbeler iktidarlara yapılır ve herkes dönüp muhalefete bakar. Ana muhalefetin de gözünün içine bakar. Ne 27 Mayıs sabahı, ne 12 Mart’tan sonra, ne 12 Eylül’de, ne 15 Temmuz gecesi gözümüzün içine bakan kimse milli irade yerine vesayet, asker; demokrasi yerine otokrasi, seçilmiş yerine atanmışlara cesaret verebilecek, yol açacak ya da Cumhuriyet Halk Partisi’nden bu konuda destek bulacak hiçbir işareti görmediler. Biz tarihimiz boyunca her darbeye karşı olduk. Yaklaşan darbe süreçlerinde engel olmak için mutlaka pozisyon aldık. O konularda irade ortaya koyduk.”

 

12 Mart 1971 muhtırası ile 12 Eylül 1980 faşist darbesini 27 Mayıs 1960 İhtilali ile aynı şekilde değerlendirmek, ideoloji eksikliğidir, bilgi eksikliğidir, peşin hüküm vermektir. Ülkemizde bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olmak moda olduğu için, bu yanılgıya çok kişi düşmektedir. 27 Mayıs 1960 öncesinde ülkemizde demokrasi olmadığını CHP yöneticilerinin bilmesi gerekir.

 

27 Mayıs Devrimi’nin tek yanlışı, başbakan ve iki bakanın idam edilmesidir. Aradan geçen yıllarda her şey unutulmuş ve 27 Mayıs 1960 sadece bu olaya indirgenmiştir. 27 Mayıs Devrimi’nin tüm ilerici kazanımları, idamların gölgesinde kalarak yok sayılmıştır. Ayrıca demokrasiye darbe yapanlara demokrasi şehidi ya da demokrasi yıldızı denilemez. Çünkü onlar demokrasi için savaşmak yerine, demokrasiyi yok ederek ülkeyi darbe ortamına sürüklediler. Tarihsel gerçekler, asla öznel yargılarla çarpıtılmamalıdır. 27 Mayıs 1960 Devrimi, cumhuriyet tarihimiz içinde çok önemli bir yerde durmaktadır. Ülkemizde bölücü, dinci ve liberal rüzgârlar dindikten sonra, 27 Mayıs Devrimi, tarihimizde doğru biçimde değerlendirilecek ve ülkemize katkıları çok net anlaşılacaktır.

 

Hızını alamayan CHP genel başkanı 3 Haziran 2025 tarihindeki grup konuşmasında da şunları söyledi: “Biz bu filmi daha önce gördük. 27 Mayıs darbesinden sonra, darbeciler gittiler ‘Düşükler Yassıada’da’ diye bir film çektiler. … Türkiye 27 Mayıs’ı da, 12 Mart’ı da, 12 Eylül’ü de, 15 Temmuz’u da çok ağır bedeller ödeyerek, öğrenerek ve geçmişteki hataları terk ederek, pırıl pırıl bir nesile emanet etmek istediğimiz 100. yıla, bütün badirelere rağmen ikinci yüzyıla ulaştık. … Yassıada filmini çekenler tarih oldu, yok oldu. Torunu çıkıp diyemez ‘Benim dedem 1960 darbesini yaptı’ diye. 12 Martçılar, Denizleri asanlar, 12 Eylül’ün işkencecileri hangisinin torunu şimdi insan içine çıkıyor? Var mı 15 Temmuz gecesi ‘Babam tankın içindeydi’ diyebilen.”

Özellikle AKP iktidarı geldikten sonra, 27 Mayıs 1960 Devrimi’ne, darbe demek moda oldu. Siyasi iktidar kendi yaptığı sivil darbeyi görünmez kılmak için sürekli askeri darbelere gönderi yapmaktadır. Bu darbe söylemine ideolojisi, bilgisi ve kültürü yeterli olmayanlar da sıkı sıkı sarılmaktadır.

 

22 Mayıs 2010 tarihinde CHP’nin 33. Olağan Kurultayında Genel Başkan seçilen Kemal Kılıçdaroğlu, seçildikten iki gün sonra ilk ziyaretini Zaman Gazetesi’ne yaparak “bugün 27 Mayıs’ı yapanlar utanıyor” biçimindeki söylemiyle proje olduğunun sinyallerini vermişti. Ertesi gün bu demeç bazı gazetelerde yer aldı. 27 Mayıs 1960 Devrimi’ni darbe olarak niteleyenlerin  kim oldukları, neye hizmet ettikleri bugün daha iyi görülmektedir.

 

Eğer 27 Mayıs 1960 darbe ise 1923 Türk Devrimi’ne, 1917 Rus Devrimi’ne ve 1789 Fransız Devrimi’ne de darbe demek gerekir ki bu çok büyük haksızlık ve yanlış olur. Günümüzde darbe ile devrim arasındaki farkı görmeyenler, havadaki oksijenin değerini bilmeyen aymazlardır. Gerek 27 Mayıs 1960 öncesi olaylarda, gerekse sonrasında asker ve sivil olarak büyük sorumluluklar alanların çocukları da torunları da babalarıyla, dedeleriyle büyük gurur duyuyordur. 1961 Anayasası’nın hazırlığını yapanlar arasında bilim insanları, CHP ve askerlerin bulunduğunu bilmeden, gerçeklere aykırı şekilde konuşan CHP yöneticileri de tarihe karşı sorumludurlar.

 

Üstelik bugün Atatürk ilkelerinden uzaklaşan, emperyalistlere yamanmaya çalışan, PKK terör örgütünün bildirisine destek veren, ülkemizi bölünmeye doğru götüren sığ politikacıların çocukları, torunları “nasıl böyle bir ihanete ortak oldunuz” diye utanacaklardır ve sokaklara çıkıp “babamız, dedemiz bunları yaptı” diyemeyecekler. Atatürk’ün koltuğuna oturan babalarıyla, dedeleriyle gurur duyamayacaklar. Ben nasıl 27 Mayıs 1960 Devrimi’ni yapanlar arasında olan babamın yaptıkları ile gurur duyuyorsam, 27 Mayıs Devrimi’nin içinde olanların da katkı verenlerin de çocukları, torunları gurur duyacaklardır.

 

Kasım 2021 tarihinde yayınlanan ‘Türkiye Uçuyor’ adlı kitabıma sayın Kemal Anadol’un yazdığı önsözden kısa bir bölüm ile yazımı sonlandırmak istiyorum: “27 Mayıs 1960 tarihi, siyasal ve özellikle Cumhuriyet tarihimiz içinde çok önemli bir yerde durmaktadır. Bugün saptırma amaçlı siyasal tartışmalar içinde 27 Mayıs’ı, 12 Mart ve 12 Eylül darbeleriyle aynı kefeye koyma çabaları yanlıştır; kasıtlıdır.

 

18. Yüzyıldan bu yana dünya siyasal tarihinde 1789 Fransız Devrimi ile 1917 Sovyet Devrimi özel önem taşırlar; geleceği etkilemişler ve şekillendirmişlerdir. Başarıyla sonuçlanan ilk antiemperyalist devrim olan Kemalizm, doğal olarak 1789 ve 1917 devrimlerinden etkilenmiştir. 27 Mayıs 1960 Devrimi ise Kemalist Devrimin devamıdır. Tıkanan demokratik düzenin önünü açmış ve halkımıza dünyaya örnek bir hukuk belgesi olan 1961 Anayasası’nı armağan etmiştir. Eğer mevcut iktidarı deviren hareket kendi halkının yararına ise ve her şeyden önemli ileriye dönükse, adı “Devrim”dir. Halkının zararına ve gerici ise adı bu kez “Karşı Devrim”dir.”

 

 9 Haziran 2025

Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için lütfen reklam engelleyicinizi kapatınız.