Gündemin cayır cayır, alev alev yanmakta olan sıcak bölgesi Akdeniz’e farklı bir güzergâhtan gitmeye ne dersiniz?
Çalıkuşu, Reşat Nuri Güntekin’in ilk önce Vakit Gazetesi’nde 1921’de tefrika edildikten sonra 1922 yılında kitap olarak basılmış eseridir.
Büyük Taarruz (30 Ağustos 1922)’dan önceki hafta…
“21 Ağustos 1922, Akşehir – Düşmanda bir hassasiyet var. Bizim tarafta fevkalâde bir hareket, bir şey olduğunu hissetmiş gibi… Temenni edelim ki asıl hedefi keşfetmemiş olsun. İki gündür Paşa, Çalıkuşu’nu okuyor. Öyle beğendi ve sevdi ki… Büyük hareketlerin arifesinde böyle bir şey okumak da çok dinlendirici…
22 Ağustos 1922 – Bugün de Akşehir’deyiz. Paşa, daireden çıkmadı. Akşama kadar Çalıkuşu’nu okudu. Çok memnun oldu, takdir etti”.
(Siirt Milletvekili Mahmut Bey’in günlük notları. Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu)
Şimdiki zaman değil kıymetli okuyucu…
İnternet’ten kitap siparişi yok, üç gün sonra eve teslim eden kargo şirketleri yok.
Mağlûp değil (olsa kim bilir neler söylenirdi!) muzaffer orduların başkumandanı, yılın başında yayınlanmış kitabı, sekiz ay sonra Afyonda, savaş alanının ortasında ediniyor ve okuyor.
Ve ertesi gün; “Karargâh” adındaki derme çatma yerde İsmet Paşa, Fevzi Paşa ve Fahrettin Altay sabah toplantısı için bekliyorlar.
Mustafa Kemal geliyor. Dinç ve traşlı. Herkes konuşmanın yine taarruz planıyla başlayacağını zannederken O:
“Gece Reşat Nuri Bey’in Çalıkuşu romanını okumaya başladım. Çok beğendim. İhmal edilmiş Anadolu’yu ve genç bir hanım öğretmenin yaşadığı zorlukları ne güzel anlatmış. Bitirince, size de vereceğim” diyor.(Turgut Özakman, Bilgi Yay. Şu Çılgın Türkler, s.600).
ATATÜRK, kolay olunmuyor…
Ve 30 Ağustos 1922’de Başkomutanlık Meydan Muharebesi zaferle sonuçlanıyor.
Ertesi gün 1 Eylül 1922’de Büyük Taarruz için Türk ulusunun kaderini değiştiren şu emri veriyor Başkumandan;
“Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir! İleri!..”
…
İzmir’i işaret ederken düşmanın denize döküleceği denizin Ege olduğunu bilmiyor muydu?
Yoksa tam 98 yıl önce “ilk hedef” derken, 98 yıl sonra “hidrokarbon” veya başka bir nedenle bölgede olacakları o zamandan görmüş müydü?
Demek ki “Doğu Akdeniz” yeni bir “keşif” değildir.
98 yıl önceden hedef gösterilmiştir.
Öyle kolay ATATÜRK olunmuyor…