Atatürk Öğretmen Akademisi’nde “Kıbrıs Tarihi ve Kıbrıs’ın Son Durumu” konulu konferans veren Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “Kıbrıslı” ifadesini kabul etmediğini söylemiş.
Doğru söylemiş.
Bakın yıllar önce ne yazmışız:
“Öteden beri iki konuda ısrar ederim. Bir, ‘kıbrıslıtürk’ lâfına illet olurum; iki, adada ‘milliyetçilik’ olmasın, farklı etnik gruplar belirginleşip kemikleşmesin diye ‘dinciliği’ İngilizlerin körüklediğini yazarım. (Neden Müslümanlığın ve Ortodoksluğun bütün dini tatil günleri ‘resmî’ tatildir sömürge yönetiminde?
Bugün bile, kuzeyde –Türkiye’de olmadığı halde- Mevlid günü tam gün tatildir.
Kitabın ismine takıldığımı dikkatli okuyucu, parantez içine aldığım (LI) takısıyla anlamıştır.
Çakma Komünistler ki bunlar kendilerine komünisttir; ‘Kıbrıs Türkü’ değil, ‘kıbrıslıtürk’ tanımını (hem de birleşik ve ikisini de küçük harfle yazarak) tercih ederler. Rumlar için de ‘kıbrıslırum’ derler.
Yeter ki etnik aidiyetten uzaklaşılsın, coğrafi birliktelik, ‘adalılık’ öne çıksın.
Uzatmayacağım… ‘Kerküklü Türk’ mü dersiniz, ‘Kerkük Türk’ü’ mü?
‘Batı Trakyalı Türk’ mü dersiniz ‘Batı Trakya Türk’ü’ mü?
‘Kıbrısl’ diye başlarsanız; Selâhi’yi, Barudi’yi, Alper’i, Tuncer’i; Ahmet’i, Ruso’yu Türklükten çıkarır ‘adalı’ yaparsınız, öbür adalılarla-Rumlarla aynı kefeye koyarsınız.
Hâlbuki ‘Kıbrıs Türk’ü’, büyük Türk dünyasının bölgesel küçük bir parçasıdır”.[i]
Yeter mi?