HÜSEYİN MÜMTAZ

“KAHRAMANLAR DOĞMALIYDI”

 Dünyanın çıpasını iyice geren Ukrayna Savaşı günlerindeyiz.

                Orta ve Yakın Doğu savaşlarını tepkisiz gözlerle seyreden, göçmenlerine kapılarını kapatan Avrupa bu sefer “nedense” çok farklı bir yaklaşım içerisinde.

                Hepsi Ukraynalı mültecilere kucak açmış vaziyette.

                Zülal Kalkandelen konuya damardan giriyor; [i]

                “İngiltere Prensi William, Londra’daki Ukrayna Kültür Merkezi’ni ziyaret ederek gazetecilere beyanat vermiş: ‘Savaşı Afrika ve Asya’da görmek normal ama Avrupa’da değil’.”

                Vay canına!

                Benim etrafa/yeni nesle anlatmakta zorluk çektiğim “İngiliz karşıtlığım/hıncım” aslında yeni değil…            1966 yazı. HARBİYE birinci sınıftayım, İzmir Menteş yaz eğitim kampındayız. Hafta sonu otobüslerle İzmir’e iniyoruz.

                İlk keresinde Alsancak’ta durduğumuzda İzmir’de oturan dedem karşıladı beni otobüsün kapısında. Eve elini öpmeye gitmemi beklememiş, kendi gelmişti HARBİYELİ torununu almaya.

                Çünkü kendisi de HARBİYELİ idi.

1914’de İmparatorluk zâbiti olarak giydiği üniformasını üzerinden 1950 yılında Cumhuriyet subayı olarak çıkarmıştı.[ii]

                Edirne Askerî İdadisi öğrencisi iken 15 yaşında Çanakkale’ye; 16 yaşında Halep’e, 1917’de Filistin Cephesine gider ve hep İngilizlere karşı savaşır. 1917’de esir düşer. Mısır’daki İngiliz Seyd-i Beşir esir kampında üç sene yatar.  1920 Ocak ayında serbest bırakılır, İstanbul’a döner. İstanbul Merkez Komutanlığında göreve başlar. Ama Çanakkale’de sokmadığı İngilizleri Mart’ın 16’sında İstanbul’da yine karşısında bulur.

                Karakol, MM, Felâhı-ı Vatan’da “çalışır”. Tekirdağ’a tayin olur. 1925’de Dersim Harekâtı’nda görev alır.

1950’de Yarbay rütbesiyle emekli olur, İzmir’e yerleşir.

Ve HARBİYELİ torununu karşılamaya gider.

Şevket Süreyya Aydemir 19 Mayıs 1971’de şöyle yazmıştı;

“Bu yolu seçen ve bir askerî okula girip hayatını orduya vakfeden her genç bilecektir ki, artık onun önünde tek bir yol vardır. Ve bu çıkılan yol, ilk defa ayak bastığı askerî okulun kapısından başlayarak eğer hayatı vefa ederse, kanunun ordudan ayrılma için tayin ettiği son yaş haddine kadar sürecektir”. [iii]

Aynen onları tarif etmişti.

                Ama 1914-18 Çanakkale, Filistin, Mısır İngilizlerinin torunu Prens William’a göre Afrika ve Asya’da savaş “normal” idi fakat Ukrayna’da zinhar savaş olamazdı, olmamalıydı.

                Şevket Süreyya Aydemir devam ediyor;

                “Mustafa Kemal’in doğuşu, Mithat Paşa’nın tevkif ve idama mahkûm edildiği seneye rastlar. Mustafa Kemal’in kabul edilen doğum tarihi, 19 Mayıs 1881’dir. Mithat Paşa 23 Mayıs’ta tevkif olunur. Yakın tarihimizde birer misyonu olan bütün seçkin askerler; örneğin Enver Paşa, Mustafa Kemal, Ali Fuat Paşa, Fethi Bey, Kâzım Karabekir, İsmet paşa ve diğerleri 1880-1885 arasında dünyaya gözlerini açtılar. Demek ki, bir taraftan yakın tarihimizin en büyük devlet adamı Mithat paşa ortadan silinip, ülkeye bir kâbus kanatlarını gererken, öte yandan yarının kahramanları, milletin bağrından vatan toprağına ayak basıyorlardı. Çünkü bu toprak bereketliydi. Ve toplum, soy bir toplumdu. Eğer toplum, soy bir toplumsa ve zaman kahramanlara gebeyse, kahramanlar doğar”.[iv]

                Vesselâm… 16 Mart 2022

Tevfik Mitroviça efendi. Edirne Askeri Lise ikinci sınıf öğrencisi. 19 Nisan 1330/1914

Windows için Posta ile gönderildi


[i] https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/zulal-kalkandelen/emperyalizmin-hegemonya-savaslari-1915371

[ii] Tarih ve Medeniyet Dergisi. “İmparatorluktan Cumhuriyete Bir Ömür”. Hüseyin MÜMTAZ. Eylül 1996. sayı 30. Sayfa 28)

[iii] “KAHRAMANLAR DOĞMALIYDI”. Şevket Süreyya Aydemir. Çağdaş Yayınları. İstanbul 1974. S. 87

[iv] Age. S.13…

Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
error: Uyarı: Korumalı içerik !!

Reklam Engelleyici Algılandı

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için lütfen reklam engelleyicinizi kapatınız.