KONUK YAZARTAMER ABUŞOĞLU

EMEKLİLERİN SESSİZ ÇIĞLIĞI / TAMER ABUŞOĞLU

Emekli denilince toplumdaki genel ve yaygın algı yaşlı kimse olarak ortaya çıkar. Belki teknik olarak bu algının gerçek bir olgunun tezahürü olarak karşımıza çıkacak olması doğrudur.
Ancak emekli birden bire yaşlı modunda karşımıza çıkmadığına ve branşında belirli bir süreyi ikmal ederek statü kazandığına göre, onu geçmişiyle birlikte değerlendirmek gerekmiyor mu?
Zira emekliler de gençti, dinamikti, üretkendi, iktidarı elinde, etkin ve belirleyici bir gücün kendisiydi.
Onlar öğretmen, doktor, polis, asker, ebe, fabrikada işçi, amele, yönetici vesair yüzlerce iş kolunun dinamik ve üretken unsurları olarak, bilgilerini, birikimlerini, alınterleri ile göz nurunu toplumun istifadesine sundular.
Bir bayrak yarışına katılır gibi, bir kaç kuşağın yaşam bulmasına ve hayata katkı sağlamasına kutsal bir görevin öncüleri olarak enerjilerini ortaya koydular.
Peki, dün topluma sağladıklarıyla bugünümüzü, bugünden ise yarınlarımızı borçlu olduğumuz emeklilerimize toplum ve yönetsel mekanizmayı elinde tutanlar olarak hak ettikleri değeri veriyor, yaşam koşullarını buna göre düzenleyebiliyor muyuz ? Tabi ki hayır.
Karnesi hemen her alanda zayıf notlarla dolu bir siyasal yapılanmanın deneme yanılma yöntemiyle dizayn etmeye çalıştığı bir ortamda emekliler ve emeklilerin yaşama koşullarıyla ilgili bakış açısı bu kör – cahil yaklaşımdan daha bağımsız olmayacaktır.
Zira, emeklilerimiz ölmemek için yaşamaya çalışan inadına yaşama tutunan buna mukabil yönettiğini zanneden kesimin çoktan gözden çıkarttığı bir kesimi teslim ediyor.
Oysaki, yaşlısına saygısı olmayan, ona hürmette kusur eden, ekonomik sıkıntılarını görmezden gelerek feryatlarına kulak tıkayanlar her iki dünyasını da necasetle kirletmiş demektir.
Zira emekli dediğiniz bu insanlar, sizi yetiştirmek için kendi öz gücünü tüketmişliğin ta kendisidir.
Bugün emeklilerin geldiği nokta ya da onlara reva görülen yaşam şekli, emeklilerin sarf ettiği çaba ve gayretle, ortaya koyduğu özverinin karşılığı bu olmasa gerek.
İtibardan tasarruf olmaz diyerek devletin her türlü imkanını kendi egoları için seferber edenlerin söz konusu emekliler olduğunda, cari hesap, gelir gider dengesi, bütçe açığı gibi suni kavram kargaşalarıyla konuyu kuru gürültüye getirmeleri bir realite olarak önümüzde duruyor.
Kaldı ki, emekliler sizden ne sadaka istiyor, ne de iane bekliyor. Emekliler sizden dişinizi söker gibi acı ancak gerçektir ki, insanca yaşamak için hak ettiğini yani hakkını istiyor.
Çarçur ettiğiniz kamu kaynaklarını, geçiş garantili otoyol ve köprüleri, hasta garantili hastaneleri, yolcu garantili hava limanlarını, doların ateşini düşürmek için uydurduğunuz kur korumalı mevduattan “faiz sebep, enflasyon sonuç” garabetine kadar yönetemediğiniz ekonominin sorumlusu emekliler değil.
Bu bağlamda; “Şu emekliler olmasaydı, ekonomiyi ne kadar çabuk düzeltir, çalışma hayatını ne güzel yönetirdik” diyen Ekonomi Bakanıyla, Çalışma Bakanı’nın seslerini duyar gibiyiz.
Emeklilerin son sözü şu; Bizler toplumun ve devletin üzerindeki kambur ya da tez elden kurtulunması gereken bir yük değil, tersine toplumun devamındaki mutlak istasyonlardan biriyiz. Genci ve yaşlısıyla toplumu oluşturan bütünün ayrılmaz bir parçasıyız.
Çünkü; Emekliler milletin sırtındaki tufeyli ya da atılması gereken bir safra değil. Bu nedenle Türk’ün töresi gereği ak sakallı ulu beylerin ve ak saçlı bilge katunların makamında olmayı fazlasıyla hak ediyorlar.

Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için lütfen reklam engelleyicinizi kapatınız.