ÇANAKKALE; bir kentin, bir boğazın, bir coğrafyanın, bir savaşın adı olmanın ötesinde, aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin, Çarlık Rusyası’nın ve 1. Dünya Savaşı’nın ömür sürelerini belirlemiş, tarihin akışını değiştirmiş, 232 yıllık yenilgiler dizisinin yılgınlığından kurtarıp özgüven kazandırdığı Türk Ulusu’na, önderliğinde emperyalistlerin boğazına doladığı esaret ve zillet zincirlerini kırıp atacağı ATATÜRK’ünü armağan etmiş bir ZAFER’in adıdır.
19 Şubat 1915 tarihinde Çanakkale Boğazı’nı geçerek İstanbul’u teslim alıp Osmanlı Devleti’ni savaş dışı bırakmak üzere harekete geçen Batı emperyalizminin “YENİLMEZ ARMADA”sı, 18 Mart 1915 günü kendileri için utanç kaynağı olan tarihi bir yenilgiye uğradı.
Amaçları; “HASTA ADAM” dedikleri Osmanlı’ya diz çöktürmek, boğazları geçip Karadeniz’e çıkmak, Çarlık Rusya’sına yardım ederek 1. Dünya Savaşını sonlandırmaktı. Ancak, Türk Ulusu’nun direnme irade ve gücünü hesaba katmamışlardı. İngiliz, Fransız ve İtalyan donanmalarının çelik canavarları olan dönemin en güçlü savaş gemileri, balıkçı motoru kadar Nusrat mayın gemisinin Karanlık Liman’a gizlice bıraktığı mayınlar, kıyı topçusunun şaşmaz isabetteki ateşi ve Boğaz savunmasının üstün kumanda yeteneği karşısında hiç beklemedikleri bir hezimete uğradılar. Gücünü sınırsız sandıkları savaş makinalarını Çanakkale Boğazı’nın derinliklerine bırakarak çekilmek zorunda kaldılar.
Saldırganlar, elbette parçalayıp yutmak istedikleri Türk yurdunun kapısından bu kadar kolay dönmeyeceklerdi. B planlarını devreye soktular. Çanakkale’yi bu kez karadan geçmeyi düşündüler.
Hazırlıklarını tamamlayan General Hamilton, bir kaç gün içinde İstanbul’a ulaşma umuduyla, 25 Nisan 1915 günü, 2 İngiliz, 1 Fransız tümeni ve 1 Hint tugayı ile Seddülbahir bölgesinde 5 ayrı noktaya, 2 tümenden oluşan Anzak Kolordusu ile de Karatepe bölgesi Arıburnu sahiline çıkarma yaparak – umudunun aksine 9 Ocak 1916’ya kadar 8,5 ay sürecek – kara savaşlarını başlattı. Ama bu kez de karşılarında 34 yaşında bir Türk Subayı vardı.
19. Tümen Komutanı Yarbay MUSTAFA KEMAL, emrinde olduğu 5. Ordu Komutanı Liman Von Sanders’in aksine çıkarma bölgesini doğru saptamıştı. İhtiyat tümeni olmasına karşın, emir de almadan, sadece 1 bölüğü ile askerlerinin önünde çıkarma birliklerini Kanlısırt’ta, Conkbayırı’nda durdurdu. 6 Ağustos tarihinde başlayan Anafartalar cephesinde tarihin en kanlı muharebelerine komuta etti, “ANAFARTALAR KAHRAMANI” oldu. Birliklerine “Size taarruz etmeyi değil ölmeyi emrediyorum” diyecek kadar güveniyordu. Nitekim 57. Alay son neferine kadar canını verdi. Ordumuz “ÇANAKKALE GEÇİLMEZ” sözünü tarihe altın harflerle yazdırdı.
Kahraman Türk Askeri doğru önderlikle, bütün yoksunluklarına karşın sadece savaşın kaderini değil, tarihin seyrini de değiştirdi. Çanakkale’yi karadan da geçemeyeceklerini anlayan işgalciler yine büyük bir utanç içinde çekildiler. 1. Dünya Savaşı 3 yıl daha sürdü. Yardım alamayan Rusya’da 1917 Ekim Devrimi ile rejim ve yönetim değişti, Sovyetler Birliği doğdu.
Tarihin bu en kanlı savaşının sonucunu belirleyen Yarbay Mustafa Kemal, bir yıldız gibi parlayarak önüne düştüğü ulusu ile Bağımsızlık Savaşını zafere ulaştırıp Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu, bütün mazlum milletlere örnek oldu.
Dönemin İngiliz Bahriye Nazırı Winston Churchill Çanakkale hakkında şunları söylemiştir: “Şu an mağlubiyeti bütün damarlarımda hissetmekteyim. Çok üzgünüm. Oldukça mutluydum, umutluydum. Daha düne kadar “Çanakkale bizimdir” diyordum. Çünkü bu savaşı kazanmak için askeri, parayı, cephaneyi her şeyi hesaplamıştım. Hepsinde çok üstündük. Mutlaka yenecektik. Yalnız bir şeyi hesaba katmamışım; MUSTAFA KEMAL’i. Bağrımda İngiliz gururu olmasa Türkleri alnından öpmek, onları ayakta alkışlamak isterdim.”
Ne acıdır; Çanakkale’de yenilgiye uğrayan emperyalistler yenildikleri bu büyük askerin hakkını teslim ederken, akıl ve iz’andan nasipsiz Atatürk düşmanları aylarca süren Çanakkale Savaşı’nı sadece bir güne indirerek MUSTAFA KEMAL adını küçültmek gibi nafile bir çabayı on yıllardır sürdürüyorlar. Başaramadıklarını gördükçe de; eserlerine, kurduğu Cumhuriyete, ilkelerine, devrimlerine, heykellerine, hatta annesinin iffetine saldıracak kadar alçalıyorlar.
Ama ezici çoğunluğuyla Aziz Türk Milleti; 19 Şubat 1915 den 18 Mart 1915’e kadar 1 ay boyunca Çanakkale tabyalarında savaşan neferleri de, İngiliz denizaltısını periskopundan vuran Müstecip Onbaşıyı da, 250 kiloluk top mermisini namluya süren Seyit Onbaşıyı da, Nusrat Mayın Gemisi Komutanı Tophaneli Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey’i de, şanlı 57. Alayı ve komutanı Yarbay Hüseyin Avni Bey’i de, Cevat ve Esat Paşaları da, Onlar’ın sade suya buğday çorbalarını, şekersiz üzüm hoşaflarını da unutmuyor, unutmayacak. Elleri öpülesi kahramanlarına borcunu ödemenin olanaksız olduğunu biliyor. Tarihin bu en kanlı savaşında can veren, İngilizlerin Avustralya ve Yeni Zelanda’dan getirdiği Anzak askerlerinin ailelerinin bile acısını paylaşan MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ü Çanakkale’den silmeye kalkan ar, namus ve ahlâk yoksunlarını ise, affetmiyor, affetmeyecek.
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ; Ulusal Bağımsızlık Savaşımız’ın ÖNSÖZ’ü olan bu büyük zaferin 107. yıl dönümünü gururla kutlar, başta GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK olmak üzere bütün kahramanlarımızı, şehit ve gazilerimizi saygıyla, minnetle, şükranla anar, aziz hatıraları önünde tazimle eğilirken, on binlerce Mehmetçikle Gelibolu Şehitliklerimizin yanı başındaki mezarlıklarda koyun koyuna yatan, “Bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlâtlarımız olan” o çocukları kahrolası çıkarları için ölüme gönderen acımasız emperyalistlere de önemle hatırlatıyor; YİNE GELİRSENİZ ALACAĞINIZ SADECE YENİ MEZARLIKLARDIR, ÇANAKKALE GEÇİLMEZ !
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ
ADANA ŞUBESİ